3

2.5K 212 55
                                    

3.

Bir saat kadar sonra evine vardığında adamları onu avluda karşıladı. Görünüşe göre birçoğu emirlerini bekliyordu. Birkaç gündür evden uzaktaydı ve döndüğünde tüm yorgunluğuna rağmen ilk yapmak istediği Kor'a binip arazisini dolaşmaktı.

Elini kaldırarak ona doğru koşturarak hep bir ağızdan konuşan insanları durdurdu. Ardından işaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz olmalarını istedi. Adamların garipsediği davranışlarını ise örtüyü aralayıp genç kadının yüzünü göstererek açıkladı.

Sonrasında gördüğü ise bir grup aksi ve duygusuz adamının yıldırım çarpmışa dönmeleriydi. Hepsi yuvalarından uğramış gözlerle genç kadına bakıyor, büyülenmiş gözlerini onun yüzünden alamıyorlardı. Haşim kaşlarını çatarak tavırlarından hoşlanmadığını gösterdi ancak kimse ona bakmıyordu bile. Sert bir tavırla örtüyü indirince neredeyse hayal kırıklığıyla döndüler ona. Birkaç ihtiyar, onun bakışlarını görünce mahcubiyetle gözlerini kaçırdı. Ancak genç Bekir, hevesle öne atıldı ve genç kadını almak için uzandı. Bakışlarında Haşim'i son derece rahatsız eden pırıltılar vardı.

Haşim neredeyse istemsizce bağırdı.

"Ellerini ondan uzak tut!"

Bu sert tepki istekli delikanlıyı yerine mıhlarken uyumakta olan genç kadını da irkiltti.

Hanım, sıçrayarak uyandı. Tatlı uykusunu hangi caninin böyle kaba biçimde böldüğünü görmek için debelendi ve nereden geldiğini bilmediği örtüden başını uzattı.

Yanıt onu şaşırtmamıştı. Bu adam ancak bir ayı kadar kibar olabilirdi. Zaten yüz ifadesi de yavrusunu korumaya çalışan kızgın bir anne ayıyı andırıyordu.

Başı zonkluyordu ve kulağının altında çalan davulların hiç yardımı olmuyordu. Puslu zihninden geçen ifadenin olanaksızlığını fark ettiğinde güçlü, hızlı ve ritmik sesin bir davuldan değil de genç adamın kalbinden geldiğini anladı. Ah, olamaz, diye düşündü ve telaşla dikleşti. Resmen adamın üstünde yatıyordu.

Haşim, sert bir baş işaretiyle defolmasını emrettiği Bekir'in yeterince uzaklaştığına ikna olunca bakışlarını genç kadına çevirdi. Öfkesi buhar olup uçarken yüzü daha da sertleşti. Aman Allah'ım! Böyle bir yeşil, onun çayırlarında bile yoktu.

Onun kendisine somurtmasına canı sıkılan Hanım, bıkkın bir tavırla başını öteye çevirdi. Esnemek üzere açılan ağzı, şaşkınlık içinde 'o' harfini aldı. Bir grup adam onu izliyordu. Bakışlarından onun insanüstü bir yaratık olduğunu düşündükleri anlaşılıyordu. Genç kadın, baktıkları kişinin yanındaki aksi adam olduğunu varsaydı ancak yine de fark etmezdi.

"Beni hemen bırak!" diye tısladı adama. Yanaklarına utanç ve öfkeden ateş basmıştı.

Haşim, genç kadının yanaklarının renklenmesini büyülenmiş gibi izliyordu. Kadın kolunu çimdikleyince nihayet onun kendisiyle konuştuğunu fark etti. Sadece kendisinin bildiği bir dilde mırıldanarak onu efsunluyor muydu? Silkinerek kendine geldi. Hayır, ona kendisini bırakmasını söylüyordu. Son tekrarı genç adamın kulak zarını tırmalamıştı.

"Ben sana uzanana kadar kıpırdama," diye uyardı onu ve atından atladı. Ancak o henüz kollarını kaldıramadan genç kadın kaydı. Haşim havada yakalamasa belli ki dizlerinin üstüne düşecekti. Yere bastığında bacakları bükülmüştü. Dengesini kazanması için onu tutmaya devam ederken cezalandırırcasına belini sıktı. Ancak genç kadın yorgunluktan yarı baygın haldeyken bile huysuzdu.

"Sana beni bırakmanı söyledim!" diye tersledi Haşim'i. Ağırlığını genç adamın yüklendiğinden belli ki habersizdi. Haşim onu yola getirmek için dediğini yapmayı düşündü bir an ama hemen vazgeçti. Bunca insanın içinde poposunun üstüne düşmek gurunu incitebilirdi. Bir kolunu beline dolayarak kendisine yaslanmasını sağladı ve eğilip kulağına sertçe fısıldadı. "Adamlarımın önünde bana sesini yükseltmeyeceksin!"

Onun davranışı için mantıklı bir açıklama yapacağını sanmış olan Hanım, söylediklerini duyunca başını hızla kaldırıp fırtınalı gözlerini genç adamın keskin bakışlı gözlerine dikti. Ancak odaklanması uzun sürmüştü. Yaptığı ani hareket başını fıldır fıldır döndürmüştü. Uzlaşmayı denedi. Şuanda bir deliyle çatışacak gücü yoktu.

"Bunun için özen göstereceğime söz verirsem beni en yakın oturağa bırakacağına söz verecek misin?" diye mırıldandı. Bağırmak istese de buna hali yoktu ama bunu genç adama itiraf etmeyecekti.

"Pazarlık yapmıyoruz," diye homurdandı Haşim ancak genç kadını rahat edeceği bir yere doğru sürüklemeye başladı. Gerçekten de sürüklemekte olduğunu fark etmesini genç kadın sağladı.

"Saçlarımdan tutarsan daha teatral bir görüntü oluşur," dedi genç kadın. Gözlerini devirmek istemişti ancak ona itaat etmeyip kapanıvermiştiler.

Haşim yanlış yolda olduğunu kabul ederek eğildi ve onu kucağına aldı. Ancak bir meleğin bu kadar hafif olabileceğini fısıldayan iç sesini azarladı. Ona melek demek mi? Huysuz atı bile onun yanında pamuk şekeri kalırdı! Yorgunluktan ölmek üzereydi ama hala onunla tartışabiliyordu.

Çoktan uyuyakalmış olan genç kadını en son ne zaman kullanıldığını hatırlamadığı misafir odasına taşıdı ve yatağa yatırdı. Çok mu hızlı bırakmıştı? Genç kadın rahatsız olmamış görünüyordu ancak döşekten toz havalanmıştı. Burnuna dolan zerrelerden rahatsız olarak yüzünü buruşturdu. Hayır, odanın haline onun ihmalkarlığı sebepti. Uzun adımlarla pencereye yöneldi ve tüm camları ardına kadar açtı. Burası bir mezar kadar havasızdı. Ancak doğuya bakıyordu ve günün bu saatlerinde serindi. Bu, genç kadına iyi gelecekti. Sıcak çarpmasından mustarip olduğu açıkça ortadaydı.

Ona son kez baktıktan ve zararsızca uyuduğundan emin olduktan sonra, ardından kapıyı kapatarak odadan çıktı. Kilitlemeli miydi? İsterdi. Ancak odaya ondan habersiz kimsenin girmemesini sağlamak için başka bir yol bulmaya karar verdi.

Avluya döndüğünde adamlarının hala bıraktığı konumda olduklarını görünce kızgınlıkla iç geçirdi. Onu fark edince fısıldaşmalarını kesmişlerdi.

"Aşçı kadını çağırın hemen bana!" diye buyurdu.

Biri verilen görevi yerine getirmek için koştururken adamlarıyla konuştu ve yokluğunda neler olduğunu dinledi. Ardından dağılmalarını söyledi, emirlerini sonra verecekti. Zira belli etmese de genç kadından pek de farkı yoktu. Önce odasına çıkıp buz gibi bir suyla yıkanmak sonra güzel bir yemek yemek, ardından da rahat bir uyku çekmek istiyordu. Ve tam da bu sırayla istiyordu. Ama önce aşçıyla konuşmalıydı. Bir kenarda kendisini fark etmesini bekleyen kadına döndü ve misafirin yanına gidip onunla kalmasını, içeri de kimsenin girmemesi tembihledi. Uyandığında ihtiyaçlarıyla da ilgilenecekti.

Duşunu alıp temiz kıyafetler giydikten sonra yemek işini ertelemeye karar verdi. Zaten aşçıyı da başka bir işe görevlendirmişti. Uykuya daha fazla ihtiyacı vardı. Güzel, uzun, rahat bir uykuya.

9YeiMVuY 3

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin