34- Kelimelerin Söyleyemedikleri

2.1K 226 94
                                    

Gözlerimi tekrar araladığımda kendimi evimde bulurum sanıyordum, ancak kirpiklerimden içeri süzülüp gümüş ışıklarıyla başımı döndüren aya bakılırsa henüz rüya evresindeydim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gözlerimi tekrar araladığımda kendimi evimde bulurum sanıyordum, ancak kirpiklerimden içeri süzülüp gümüş ışıklarıyla başımı döndüren aya bakılırsa henüz rüya evresindeydim. Sersemliği üzerimden atıp buraya adapte olabilmek biraz zaman aldı, zaman kavramı burada bir anlam ifade etmediğinden dolayı kaç dakika geçtiğini kestirmek zordu. Her zaman olduğu gibi beni bir sürpriz bekliyordu ve sürpriz, üzerinde uzandığım kayıktan başka bir şey değildi. Ay ışığının kendi rengiyle parlattığı sonsuz denizin ortasında mavi renkli bir kayığın içinde uzanmış, sakin dalgalar eşliğinde nereye gittiğimi bilmeden ilerliyordum.

O kadar güzel bir histi ki kafamı kurcalayan bütün sorunlar bir anlığına çok uzak ve anlamsız geldi. Sonsuza dek burada, bu anın içinde yaşayabilirdim. Tam olarak kestiremesem de kuzey olduğunu tahmin ettiğim gelen yönden gelen ve karaya vuran dalgaların eşsiz sesi yakınlarda bir yerde bir kara parçasının olduğunun habercisiydi. Fakat buradan ayrılmak istediğime emin değildim.

En son neler olduğunu hatırlamaya çalışırken doğruldum. Efrain'in sözleri. Odam. Saat. Kendimden geçişim. Uçurum. Yükseklik. Rüzgar. Düşmenin verdiği o his... Hepsi yavaşça saklandıkları sis bulutunun ardından çıkarken başıma belli belirsiz bir ağrı saplandı.

İyice doğrulup oturur pozisyona geçtiğimde biraz önümde görüş alanıma giren iskeleyi net bir şekilde görebiliyordum. Ah, yine varacağım yer orasıydı demek...

İskeleye yeterince yaklaştığımda kayığın ucunda bir halatın sallandığını gördüm. Bunu az önce zihin gücümle kendim de yaratmış olabilirdim. Kayığı iskelenin bacağına bağlayıp sabitlediğimde iskelenin bir ucunda bir kitap gözüme çarptı. Soluk bir rengi vardı, hüzünlü bir gök mavisini anımsatıyordu ve içini açana kadar bir kitap olduğunu düşünmeye devam ettim. Ancak çizgisiz bir defterdi. Bazı sayfaları bomboş, bazılarıysa resimlerle veya yazılarla karalanmıştı. Rastgele açtığım bir sayfada karşıma kısa bir şiir çıktı.

Bugün trende
Bir dahiye rastladım
5-6 yaşlarında,
Yanıma oturdu
Ve tren kıyı boyunca ilerlerken
Okyanusa geldik
Sonra bana bakıp
Hiç de güzel değilmiş,
Dedi.

Bunu ilk defa
O gün
Fark ettim.

Kaşlarımı hafifçe çatıp bu şiiri daha önce duyup duymadığımı anımsamaya çalıştım çünkü bildiğim kadarıyla rüyalarda gördüğümüz her şey bilinçaltımızın bir yansımasıydı, yani mutlaka bu şiiri bir yerlerden biliyor olmam lazımdı. Ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım şiir bir türlü tanıdık gelmedi ve ben de aklımı kaçırmadığımdan emin olmak için tam başka sayfalara bakmaya karar vermiştim ki birinin hafifçe omzuma dokunup defteri yavaşça elimden almasıyla yerimde sıçradım.

Arkama dönmeme gerek kalmadan yanıma oturdu ve benim gibi ayaklarını iskeleden aşağı sarkıttı. Defteri bir kenara koyup gözlerini bana çevirdiğinde, "Tabii," diye mırıldandım, "zaten o defterdekileri daha önce görmüş olmayı beklemem aptallıktı."

DARK MOONWhere stories live. Discover now