"Annem çek cumhuriyetinde, bu yüzden ilk uçakla falan bende yola çıkıcam kısa zamanda onun yanında olmalıyım. Durumu çok ciddiymiş. Bu yüzden belki de 10 yıl bile görüşemeyiz. Artık orda annemin yanında kalıcam beni unut sara..." Uzay ciddi olamazdı evet annesine üzüldüm ama, ama ben unutmak için sevmedimki onu bana resmen yaşa ama nefes alma diyordu.

" Uzay bak ABD ye gidersin, romaya italyaya gidersin anlarım. Çek cumhuriyeti ne demek oluyo? Annen oraya nasıl gitti? Hiç birşey anlamadım. Bak eğer bu bir şakaysa işte o zaman sen benim için bitersin! " bir hışımla ayağa kalkıp odanın içinde yürümeye başladım. Bu... Bu nasıl olurdu!

Uzayın elini onzumda hissetmemle hemen ona döndüm. "Hoşçakal gül kokulu eşsiz güzelliğe sahip dünyanın en güzel bakıcısı, seni hiç unutmıcam kanatsız meleğim... Sol tarafım hep senin, hep senin olucak." Anlıma bir bıse kondurup odadan çıktı. Dış kapıyı açıp giderken arkasından baka kaldım sadece... Ne yapıcaktım?

Gitme... Arasın yaralarını sen kapattın be adam! Senin yaran eski yaralarımla birleşti içim kanıyor... Hiç birşey hissedemiyorum. Neden hep ben ben mutlu olamıcakmıyım? Uzay, boşluğunda kayboldum kara delik uzayı içine aldı... Evren yok oldu...

Uzayın anlatımından...

Apartmandan çıkıp hızlı adımlarla arabama bindim. Direksiyonu yumruklamaya başladım. Kafamda hissettiğim silahla aynadan arka koltuğa baktım.

" iyi iş başardın... Bir daha BENİM gül kokulu yarimden uzak durursun umarım! Ah, bir dahası olmıyacakki!" Ve o kulak tırmalayan kahka sesi...

Yazarın anlatımından...

Aras'ın sinirden gözü dönmüştü. Bilmiyordu ki şuan genç kızı daha çok yaralıyordu. Sara hala kapıya bakarak duruyordu. Uzay'ı tam olarak sevmese de ilgi duyuyordu ve bu da paramparça olan kalbini hiç olmadığı kadar da paramparça etmişti. Artık ne yapacağını bilmiyordu. Aras'ı ne görmek ne de duymak istiyordu. Son sığınacağı kişiler ise teker teker gidiyordu. Nil'in de onu bırakmasından korkmaya başlamıştı.

Nil yavaşça arkadaşına gitmeye başladı. Artık kendilerine çeki düzen vermeleri lazımdı. Yeniden kazık yemek istemiyorlardı. Arkadaşını kendine çekti. Sadece buz gibi duruyordu. Onu oturma odasına götürdü. Koltuklara oturttu. Sara herşeyi yavaş yavaş idrak ediyordu. Uzay'da onu bırakıp gitmişti. Bir kere daha terkedilmişti. Sara yavaşça ayağa kalktı ve koltukta ona meraklı gözler ile bakan arkadaşına döndü.

"Artık yepyeni bir hayatımız olacak. Asık surata yer yok artık!" Böylece içindeki eski küçük Sara'yı döndürmüştü.

Sara'nın anlatımından...

"Kıız! Godoş ver onu bana. Ay yemek yanıyor lan yemek!" diyerek yemeğe koştum. Kırk yılda bir yemek yapmıştık. Onu da akşam akşam pişirelim derken yanmıştı galiba. Tencereyi temkinli gözlerimle açtım.

"Salak iyi yanmamış bari. Ama vereceksin bana o kumandayı!" Diyerek çığlık attım. Bu aralar fazla salak olmuştum. Neyse böylesi daha iyiydi. Nil bana şaşkınca bakarken ona sırtımı çevirdim ve yan gözle ona bakarak yürümeye başladım. İkinci adımımı attığım sırada halıya takılıp yerde deprem yarattım. Parkeler altımda ezilirken Nil arkamdan hunharca gülüyordu.

" Ulan ne öyle eşek gibi anırıyon faydasız kızan! Kaldırsana beni yerden Nil ya. Benim minnak popoşum yerle öpüşemicek kadar narin bikerem." Diyip dudak büzdüm.

"Sara," diyip işaret parmağıyla popoşçuğmu gösterip konuşmaya devam etti. " Sen o popoşçuğuna minnak mı dedin? Ulan kızım sende bir popo var ufff Analar neler doğuruyo be!" Diyerek yine anırmaya başladı.

KARMAKARIŞIKWhere stories live. Discover now