Alaska'ya hâkim olmak

3.1K 208 535
                                    

Tanıtım videosu medyadadır. (İsterseniz okumaya başladığınız tarihi yazabilirsiniz.)

Alaska'yla karşılaşmak

Her geçen saniye, elindeki bıçak, kalbindeki kınına milim milim yerleşirken kana susamış bembeyaz gömleği kana kana içti önüne sunulmuş kanı. Her geçen saniye, beyaz gömleği biraz daha kana bulandı. "Ben katil değilim." dedi sonra tuhaf gülümsemesi ve gözlerine hâkim olan bıçaktan keskin ışıltıyla, saniyeler birbirini öldürüp dakikalara dönüşürken. "Ben kimseyi öldürmedim." adım adım hızlanan soluklarına rağmen eli, kınına girmiş bıçağı çekip çıkarmadı. Kendi sonunu hazırladı ama sonundan kimseye pay çıkarmadı. Ben yaptım, ben yok ettim, ben bitirdim... Kalbinin sancılı ağrısını kısık gözlerine yansıyan çocuksu gülümsemeyle örtbas etmeye çalışırken ağır romanının sonuna yaklaştı. Ben yaptım, ben yok ettim, ben bittim... Koca bedeni ağır ağır çökerken o, sırtını yasladığı duvardan güç aldı son bir kez, sonu için. Nefesini tutarak kaybettiği gücünü elinde topladı ve boynundaki gevşemiş papyonunu çekip çıkardı. "Ölmek istemiyorum." dedi zor bir nefesle ve başını duvara yaslayarak gözlerini kapadı. Elindeki kan kırmızı papyon karnının üzerine düştüğünde son bir kez mırıldandı. "Böyle bitsin... İstemiyorum."

Polis arabalarının ve sirenlerinin sesi, evin içerisine kadar gelip kulaklarına dolarken son duyduğunun bu olmasına inanamadı. Bir ömür, böyle bir son için yaşamamıştı. Lakin her hikâyenin bir sonu vardı. Mutlu ya da mutsuz... Biterdi bir şekilde ama... Alaska istisnaydı.

Ellerim klavyeden uzaklaşıp da ensemde birleştiğinde dudaklarımın arasından çıkan heyecanla karışık derin soluk, ayların üzerimde biriktirdiği yorgunluğun getirisiydi. Evvelin getirisi bir solukla son bulmayacağı gibi henüz her şey yeni başlıyordu.

Bilgisayarımın yanından ayrılmayan, adeta onunla ayrılmaz ikili olan acı kahvemden koca bir yudum alarak boğazımın acımasına izin verdiğimde tattığım acı, geride bıraktığım veya yaşayacağım acıların onda biri bile değildi muhtemelen. Hayatın mucizelere gebe oluşunu değil de acı tatlısındaki acısını görmüş, geçmişle gelecek arasına çekilen o ince çiziği, şu anı, yaşamayı öğrendiğimde yaşadığım hayatı sihirli bir değnek yardımıyla mucizevî mükemmeliyete eriştiremeyeceğimi öğrenmiş, bu sebeple de mucize beklemekten vazgeçmiştim çoktan. Bir ömrün, değil mucize beklemek, bazen derin bir nefes alabilmek için bile fazla kısa olduğunu hiç tanımadığım biri göstermişti çünkü. Alabiliyorken derin bir nefes almıştım sonra.

Birbiriyle bağlantılı cümlelerin sıralandığı beyaz ekranda gezinen gözlerim son cümleye takıldığında, kahve kupasının hemen altındaki beyaz kalın kapaklı deftere yazdığım ilk cümle gözlerimin önünde daireler çizerek dolanmaya başladı. Üzeri defalarca karalanan cümlenin solgun siluetini görünmez çizgilerle yok sayarken dosyayı kaydederek çıktım sayfadan. Küçük belleğe kaydettiğim dosya bilgisayarımdan ayrıldığında parmaklarım kavradı onu.

Parmaklarım onu, yok etmek istercesine, avucumun içine hapsedip kapandığında dört bir yanı onun içindeki satırlarla dolu olan beyaz masamın üzerine bıraktım elimi. Sol elim onun yanında yerini aldığında usulca dolandı masanın üzerinde, belirgin bir bölgede. Odanın koyu karanlığını yaran abajurun kendince güçlü ışığı bir cümlenin üzerine vurduğunda işaret parmağım belli belirsiz ritimle üzerine dokunmaya başladı.

"Böyle olsun istemedim."

Elimin üzerine vuran ışık yazıyı gölgelerken cümlenin ağırlığı gölgenin ardına saklandı. Saklandığı gölgede ağır ağır ona karışıp ondan bir parça olurken özünden koptu. Artık istemediği şeyler de isteğiydi. İstemediğim şeyler de isteğimdi.

Pars | Ben Katil DeğilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin