trece

1.1K 105 79
                                    

M I C H A E L ~

M I C H A E L ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni öptü.

Aman Tanrım.

Yüce İsa.

Siktir. Luke, beni öptü. Bu sadece çok... Vay canına. Sarhoş bile değildi.

Ve ben karşılık verdim. Siktir. Siktir Michael ne bok yemeye çalışıyorsun!

Beni öptükten sonra hemen evden fırladı ve hızlıca koşarak uzaklaştı.

Beynim o an için çalışmayı durdurmuş gibi görünüyordu. Gözlerimi boş bakışlarımla bir noktaya kilitleyerek elime gelen ilk şeyi kafama diktim. Arkamdaki duvara yaslanarak düşünmeye çalıştım.

Dün gece... Dün gece Luke bana aşık olduğu kişiyi anlattı. Daha doğrusu erkeği. Düşündükçe bile kıskançlık tüm bedenimi hapsediyor ve sinirden titremeye başlıyorum. Tanrım.. Tüm bu hislerimin açıklaması ne? Luke bir eşcinsel. Peki benim öyle olmadığım ne malum?

Her neyse, Luke diyorduk.

Kalbimin gerçekten kırıldığını hissettim. Dün gece aşık olduğu çocuğu dinlerken de, bu sabah düne dair hiçbir şey hatırlamadığını söylediğinde de.

Dün gece güzel başlamıştı. Başta karşılıklı içiyor, birbirimize çeşitli yollardan iltifat ediyorduk.

Dışarıdan bakınca bizi flört etmeye çalışan iki zavallı gibi görebilirdiniz ancak bu iki zavallıdan birisi siz olunca aslında dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorsunuz.

Ve Luke bana öyle bakarken onu öpmekten başka hiçbir şey düşünemedim. O yüzden onu sarhoş ettim. Çok içmesini sağladım. O kadar içti ki emindim bugün hiçbir şey hatırlamayacağına. Her neyse. Onu sarhoş ettim. Bana şarkı söyledi. Melekleri kıskandıran bir sesi vardı, iyi ki kaydetmişim.

Arada sırada zekice şeyler yapıyorum.

Her neyse. Kucağına oturdum, bana sarıldı. Vücudumu öptü, bir anda ellerini her yerde hissettim ve bu hissettirmemesi gerektiği kadar doğru hissettirdi. Bunların tümü, yanlış olduğu kadar doğru hissettirdi.

Gerçekten o kadar bencildim ki, onunla biraz daha mutlu kalabilmek için biraz daha içki verdim.

Hoş, sanki 3 senedir acı çekiyormuşçasına içmeye hazırdı o da. Ancak bazı şeyler ters tepti. Bana aşık olduğu çocuğu anlatmaya başladı. Ve o an sanırım yıkılış anımdı. Ben aklımdan onu öpme fikirlerini geçirirken, bana dokunması için kendimi ona ittirirken, o bana aşık olduğu kişiyi anlattı.

Ve anlattığı kişi ben değildim. Benim tam zıttımdı. Ah, sikeyim.

"Küçük, kahverengi gözler." dedi. "Uzun ve oldukça fit bir vücut. Esmer, bronz bir ten. İri ve etli bir dudak. Büyük ama yüzüne yakışan bir burun. Güldüğü zaman ortaya serilen inci gibi dişler."

Bunların hepsini öyle bir anlatıyordu ki, her cümlesinde kalbime minik bir ok saplanıyordu.

Ancak, durun. Kesin şunu. Bazı şeylere açıklık getirmem lazım.

En yakın arkadaşıma karşı böyle sikik şeyleri tam olarak ne zaman hissetmeye başladım ben? Ne ara Luke'un ellerine bakarken bile boşalacakmış gibi oldum? Bu kadar hastalıklı düşünceler nasıl kafama girmeyi başardı?

Aman Tanrım.

Dün gece bana aşık olduğu çocuğu anlattıktan sonraki sırıtışı kafamdan çıkmıyor. Sanki intikam almaya çalışırcasına, kalbimi kırdığını bilircesine sırıtmıştı. Sonra durmadan bana sarıldı. Ne kadar güzel olduğumu söyledi.

Ve dayanamayıp onu öptüm.

Dün gece onu öptüm. Belki de sadece hormonlarına söz geçiremeyen geri zekalı bir ergenimdir, belki de en yakın arkadaşına abayı yakmış geri zekalı bir ergen. Her ikisi de yeterince kötü. Onu öptükten sonra bir süre konuşmadık ancak bu sessizlik şu sıkıcı olanlardan değil de, gerekli olanlardandı.

Sonra ağzım kendiliğinden açıldı ve saçma sapan bir soru sordu, "Luke. Ashton'ı seviyor musun?"

O bizim ortak arkadaşımızdı.

"Evet.. Mükemmel bir dost." Dedi peltek bir ifadeyle. Hala elleri belimdeydi bunları söylerken.

"Peki ben? Beni seviyor musun?" Demiştim pat diye, ellerim suratını okşarken. Gözlerini kapamıştı.

"Evet. Evet Michael. Seni seviyorum." O an gülümsemiş, dudaklarına tekrar uzanmıştım ki, "tıpkı erkek kardeşim gibisin." demişti.

Ve o an şöyleydim: Siktir git Luke!

Hızla geri çekilmiştim. Aslında neden hayal kırıklığına uğradığımı da anlayamıyordum. Luke başka birisine aşıkken, ve bu 'birisi' apaçık bir şekilde Calum Hood'ken, ve beni uzun yıllar boyunca en yakın arkadaşı olarak görmüşken, ne beklemiştim ki? Beni gerçek anlamda sevmesini mi? Düşüncelerime gerçekten kocaman bir kahkaha patlattım.

Dün gece bu evde ne boklar dönmüştü? Gerçekten... Aman Tanrım.

Ha, bir de sabah ona biraz kötü davranmıştım sanırım. Nedenini ben de bilmiyorum. Sanırım dün geceki itiraflarından dolayı.

Onu kaybetmekten çok korkuyorum ve o evden koşup gittiğinden beri onu bekliyorum. Geri gelmeli. Sanırım o Calum'ın yanında ve bu beni kahrediyor. En yakın arkadaşımı bu kadar kıskanmak gerçekten çok ezikçe. Bana ne oldu? Ben Sydney'e aşık değil miydim? Her yaz 30 gün 30 kız politikasını izleyen ben, ah bana ne sikim oluyordu?

Yüzümü ellerimin arasına aldım ve düşünmeye devam ettim.

Umrumda değildi ne olduğum. Çünkü tam olarak hiçbir şeyden emin değildim.

Ancak kesin bir şey söylemem gerekirse o da boku yemiş olduğumdu.

Düz olmadığım kesinleşmişken, biseksüel olduğum gerçeği de umrumda değildi. Tek bildiğim bir şey varsa o da Lukeseksüel olduğumdu. Çünkü ondan başkasını istemiyordum.

lost boy | mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin