pt.1 DANS

4.5K 313 127
                                    

Soğuk hava siyah saçlarımı okşarken, kardan dolayı oluşan ince buz tabakasını izliyorum. O kadar ince ki parmağımı değdirsem kırılacak. Basmaya korkuyorum. Yanına gitmeye korktuğum gibi.

Ayaklarımın altında ezilen minik kar taneleri var. Botumun arasına sıkışıp kalıyor bazıları ve orada ölüyor. Her adım atışımda tuhaf bir ezilme sesi geliyor derinlerden.

Ayağımın önüne gelen bir taşı savuruyorum her an kırılacak gibi duran buzun üzerine. Hiçbir şey olmuyor.

Hiç çıkartmadığım kulaklarım var kulağımda. Sesler geldiğinde koruyor beni. Kendimi küçük bir cihazın ardına saklıyorum. Korkularım önümde koca bir dağken.

Ellerim lacivert kabanımın ceplerine yuva kurmuş. Dışarı çıksa her an morarıp donacak sanki. O yüzden daimi yuvalarında kalıyorlar.

Tam o sırada, iyice buz tabakasına odaklanmışken sırayla dizilmiş ağaçların oluşturduğu küçük bir ormanın ardından o çıkageliyor. Yalnızca buzun üzerinde kaymasına odaklanmış durumda. Karın birikip oluşturduğu tepeden onu izlediğimi fark etmiyor. Kahverengi saçları her hareketinde alnına dökülüyor. Saçlarını düzeltmiyor. Her hızlanışında rüzgar zaten saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıyor. Beyaz teni, karla yarışır derecede. Dudakları ise çatlamış durumda. Kırmızı buz pateni ayakkabıları eski görünüyor ama hala hızlı ve kullanılabilir.

Rüzgar yüzünden gözlerim kısılıyor ama onu izlemeyi sürdürüyorum. Siyah saçlarım rüzgar sayesinde olduğundan daha karışık bir hale geliyor. Onu izliyorum. Bu soğukta üzerinde yalnızca okul üniforması var. Ceketi dışında onu ısıtan bir şey yok. O bir peri gibi buzla dans ediyor. Anlaşılan soğuğu pek de umursamıyor. Önce sağa, sonra sola. Ardından ileriye ve daha sonra kendi etrafında dönüyor. Gözleri hiç buluşmuyor benimle. Hala onu izlerken babam mesaj atıyor. Yanına gelmemi istiyor ama onu izlemeyi bırakamıyorum. En sonunda yanına gidiyorum. Ve o beni bu süre zarfında hiç fark etmedi.

Yeni kalacağımız eve giderken yine o iğrenç sesler dolduruyor kulaklarımı. Ellerim kulaklarıma kapanıyor çabucak. Fakat ne fayda. Sesle susmuyor. Beni çıldırtacak kadar artıyor. Zar zor nefes alıyorum. Annem ön koltukta yan dönerek bana bakıyor. Gözlerinden endişe akıyor.

"Kulakların yine mi aynı?" diye soruyor.

Kendimi cevap verecek kadar güçlü hissetmiyorum. Yalnızca başımı aşağı yukarı sallıyorum ellerim hala kulaklarımın üzerindeyken.

Sesler geçmiyor daha da artıyor. Kafamı koltuğa yaslıyorum ve derin, sesli nefesler almaya başlamışken sesler duruyor. Ufak bir rahatlama çöküyor içime.

Kısa bir süre sonra eve geliyoruz. Yaşlıca, saçları kül rengi bir adam var evin hemen yanında. Annem ve babam arabadan inip adamla konuşurken ben arabada kalıyorum. Onların saçma konuşmaları dikkatimi çekmezken eve girmek için arabadan çıkıyorum. Annem beni görünce yüzüne bir gülümseme oturtuyor ve yanına çekiyor. Yavaş adımlarımı yanına sürükleyip kulağımda duran kulaklığın tekini çıkartıp anneme bakıyorum.

"Tatlım, bu köy muhtarı Bay Yang," diyor.

Adama dönüp ufak bir baş sallama veriyorum.

"İyi akşamlar," diyorum babamın delici bakışları altında.

"Ne yakışıklı ama," adam tuhaf el hareketleriyle beni gösteriyor ve babamla konuşuyor. "11. sınıfa mı gidiyorsun?" bu sefer benimle konuşuyor.

Başımı sallıyorum. Kahkahasını serbest bırakıyor. Yüzüne bakmıyorum. Yerde oluşan ayak izlerine bakıyorum.

"Bu köyde çok can yakacak gibisin."

Breaks Of The Ice // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin