ÖZÜR DİLERİM

37 4 1
                                    



"Anne babam ne zaman döner uzak memleketten" şaşkın gözlerle kızına bakıyordu kadın. Açıklayabileceği bir şey yoktu el kadar bebesine nasıl söylerdi babasının öldüğünü babasızlık kanadının kırık olmasıydı. Mahallede küçümsenmek, acınmak, yetim denmekti.

Kendini toparlayıp güzel kuzusunun yanına diz çöktü. Bugün çaylıkta yaralanan elleri ile biriciğinin pamuk suratını avuçladı.

"Kızım Nilüferim daha geçen gece geldi ya baban hani sana bebek getirmişti unuttun mu yoksa ?" küçük kız kızgınlıkla baktı annesine. "hep gece mi gelecek babam bizi görmeye " kadın gözyaşlarını bırakmıştı artık.

"baban yıldız oldu kızım artık sadece geceleri göreceğiz onun yüzünü"

Yüreğimi burkan ama aynı zamanda da yüzümü güldüren bu anıyla yıldızları izlemeye devam ediyordum. Saat epeyce geç olmuştu Osman'ın sigarasından bir dal almış, içiyordum. Bağımlı falan değildim ama böyle zamanlarda iyi geldiğini düşünüyordum. Küçük bir delilik benim hayatım için değişiklikti.

Sigaram bittiğinde izmariti papatya saksımın içinde söndürdükten sonra yıldızlara bir kez daha baktım. Yıllardır böyleydi yıldızlara baktığımda gözlerim ister istemez babamı arardı. Dünyada iken ışığı sönük insanlara bir armağandı belki de bu öldükten sonra yıldız olarak hatırlanmak. İnşallah ordasındır babacığım ve inşallah en çok sen parlıyorsundur.

Dişimi fırçalayıp yatağa geri döndüğümde Osman yatakta ki hareketlenmeyle gözlerini açtı beni görünce pozisyonun değiştirip başını boynuma gömdü. Yüzünü geri çekip gözlerime baktı, kaşları çatıktı.

"sigara mı içtin sen ?" her zaman kızardı ben de genelde gündüzleri içer evi de havalandırırdım.

"hım" gözlerimi kapatmıştım ama hala beni izlediğinin farkındayım derin bir nefes alıp ( ki bu bana kızdığının göstergesiydi) tekrar boynuma gömülüp uyumaya devam etti. Düzenli nefes alışını duyduğumda gözlerimi açtım ve bir aydır her gece yaptığım gibi yüzünü incelemeye başlamıştım.

Şu yaşadığımız son bir ay da her şey gayet normal ilerliyordu. Sanki o gece hiç yaşanmamış gibiydi ben de üzerine gitmiyordum zaten bir daha ki krizi bekliyordum. Yapacak hiçbir şey olmayınca insan sadece bekliyordu. Şimdi eski Nilüfer olsaydı bu halime ne kadar da kızardı. Aciz derdi, korkak derdi, kalpsiz derdi.

Değişmiş miydim yoksa sadece kaderime mi uyum sağlıyordum ben de bilmiyordum. Tek bildiğim bir çocuğumun olduğuydu ve babasız büyümesini istemememdi.

Sabah ezanını duyduğumda gözlerim yeni kapanıyordu birkaç saat sonra uyanacak ve kaldığım yerden devam edecektim yaşamaya.

...

Öğlen işlerimi hallettikten sonra hazırlanmaya başladım evdeki ufak tefek eksikleri almak için köşedeki markete gitmem gerekiyordu. Birkaç gündür çarşıya pazara dahi çıkmaz olmuştum malum kişiyle karşılaşmamak için.

Onun evine dahi bakmamaya özen göstererek sokağım sonuna hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Markete girdiğimde alacaklarımı alıp hızlıca eve geri dönerken arkamdan tık nefes koşan Gülse'nin sesiyle yerimde durdum ve ona döndüm. Yanıma geldiğinde

"aman abla sesleniyorum duymuyorsun ya öldüm " sık sık alıp verdiği nefeslerden söylediği sözleri zor bela anlayabilmiştim. Elini göğsünün üzerine koymuş nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

"abla bir çay içer miyiz birlikte sana anlatacaklarım var."

Bir an vereceğim cevabı düşündü başka bir zaman olsa hiç düşünmeden derdini dinler ablalık yapardım fakat şimdi bahsedeceği konunun canımı yakacağından o kadar emindim ki korkuyordum.

NİLÜFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin