36 - Bu Akşam Ayrı Bir Hoşsun Sanırım Sarhoşsun

Começar do início
                                    

Aşkı mevsimlerle ilişkilendirmeyi severdim, aşka şekil vermeyi de severdim. Aşkı düşünmeyi severdim. Özellikle Jongin'le tanıştıktan sonra. Aşk onunla anlam kazanmıştı çünkü. Beni o nefret ettiğim romantik tiplerden birine döndürmüştü. Shakespeare görse canım sen çok daha iyisin ya diye tahtını bana bırakırdı, Kafka görse Milena'nın karşısına çıkma benden iyisin falan derdi. Ama gel gör ki benim kalbim sadece Jongin'e aitti fakat o da inatla bana böyle davranıyordu. Çok daha kötülerini yaşadığımı biliyordum, çok daha kötüleriyle uğraştığımı biliyordum ve bu yüzden en iyisini istiyordum çünkü hiçbir zaman mütevazi bir insan olmamıştım.Hak ettiğim şey bu değildi. Hak ettiğim şey hiçbir zaman bu olmamıştı.

Yatağın içinde kıpırdanıp derin bir soluk daha aldım. Hava rüzgarlı olmasına rağmen pencerem açık uyuyordum bu da üşümeme neden oluyordu. Aklım hala o sabahtaydı, kafeden çıkmamın ardından Jongin ne aramış ne de peşimden gelmişti ve bu sinirlerimi çok daha fazla bozuyordu. Ona trip atmak, onu sıkmak istemiyordum. Yeterince üzüldüğünü ve kırıldığını, böyle bir şeyin onun için kolay olmayacağını da biliyordum fakat elimde değildi. Kızgınlığım ya da kırgınlığım her neyse artık elimde değildi. Bu yüzden belki de böylesi çok daha iyiydi çünkü Jongin benimle konuşmaya başladığı an bağırmaya başlayacağımı biliyordum. Sinirimi geceye dökmeli ve ertesi sabah hiçbir şey yokmuş gibi davranmalıydım. 

"Sehuuuuun!" 

Xiumin'in içeride yankılanan sesini duyduğumda sonunda eve geldiklerini anladım ve  kafamı yastığa biraz daha gömdüm. Kalkmak istemiyordum. Saat gece yarısını epey geçmişti. Ben gittikten sonra bu saate kadar kafede kalmaları sinirlerimi bozuyordu. Aslında o gün her şey fazlasıyla sinirlerimi bozuyordu. Tam uyumanın en iyisi olacağını düşünmüştüm ki Xiumin'in bir kere daha bana seslendiğini duydum.

"Buraya gelsen iyi olur." 

Sinirle homurdandım. Her şey en fazla ne kadar zor olabilirdi bilmiyordum. Sabrım tamamen tükenmişti. Xiumin'in beni çağırmalarının yanına bir de Baekhyun'un bağırmaları eklenince kalkıp tüm evi yakma isteğiyle doldum. Anlam veremediğim bazı sesler daha yükseldi odadan. Xiumin bir kere daha beni çağırdı.

"Tanrı aşkına." dedim ayaklanırken, "ne istiyorsunuz benden, rahat verin sadece rahat."

Salona girdiğimde manzara birkaç saniyeleğine şaşkınlıkla kalakalmama neden oldu. Baekhyun kıkırdayak yürümeye çalışan  Jongin'i gösterdi.

"Kocanı alsan iyi olur."

Hiç kimse hayatımın bu derece saçma olduğunu söylememişti, eğer doğmadan önce hayatınızın ne kadar kötü olacağını anlayabilmeniz için size hayatınızdan tek bir kesit göstereceğiz deseler ve o kesit şu an içinde bulunduğum kesitse hayır derdim, ben doğmak istemiyorum kalan dostlarıma başarılar. Çünkü cidden sinir bozucuydu. O gün her şey sinir bozucuydu fakat o sahne çok daha ağırdı. Herkes kör kütük sarhoştu ve buna Jongin de dahildi. Eve nasıl geldiklerini hiçbir şekilde anlayamıyordum. Chanyeol yerde sızmış Baekhyun onun yanında ayakta dikiliyordu, Xiumin koltuğa yerleşmişti . Jongin ise, en sinir bozucu olan oydu. Kesinlikle ayakta duramıyor fakat buna rağmen inatla bana doğru yürümeye çalışıyordu. 

"Tanrım." dedim homurdanarak, Jongin orada olduğumu o an fark etmiş gibi kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve kollarını bana doğru uzattı. Aslında düşüncem onu tutmamaktı, hepsini orada bırakıp sabaha kadar rahatça uyuyacaktım, mantıklı olan buydu. Fakat ben bir kere daha homurdandım ve Jongin'i kollarından tutup ayakta durmasını sağladım. 

"Tuttun beni." Mırıldanması kalbimde anlamsız bir bozulmaya neden oldu, ona kızgındım fakat sesinin üzerimde böyle bir etkisi vardı. 

"Her düştüğümde beni tutuyorsun." dedi üstüme yaslanarak. "Her zaman, yaptığın bu."

H4N // sekaiOnde histórias criam vida. Descubra agora