7 - Sakin Değilim Çünkü Neden Olayım?

13.3K 1.2K 567
                                    

Sehun acı çektikçe Sezen Aksu şarkıları anlam kazanıyor ve bu hikayeyi neden yazdığımla ilgili en ufak bir fikrim bile yok.

Hayatım boyunca ben sakin değilken karşıma geçip 'sakin ol' diye insanları anlamaya çalıştım, gerçekten. Sanki ben bunu düşünemiyormuşum gibi karşıma geçip sakin olmamı söyleyen insanlara katlanamıyordum artık, sakin olabilseydim zaten onu söylemesine gerek kalmazdı öyle değil mi? Bir de neden konuşarak beni geriyordu ki?

Bakınız mesela Chen. Farkındaydı, sakin olmadığımın, sakin olamayacağımın, sakinlik kavramının yakınından bile geçmediğimin farkındaydı. O an panik atak bile geçiriyor olabilirdim, düğünüme bir buçuk ay kalmıştı, günler bana hareket çekmeyi ihmal etmeden geçip gitmeye devam ediyorlardı, her şeyi birbirine katmıştım, davatiyeler bile hazır değildi çünkü düğüne kaç kişi çağıracağımızı geçtim düğünü nerede yapacağımız bile muammaydı ve Chen mutfak masamıza oturmuş önündeki çorbayı höpürdete höpürdete içerken bana "Bence biraz sakin olmalısın!" diyordu. Bana! Nasıl sakin olabilirdim ki? Nasıl? İmkansızdı bu, mümkün değildi, evrende olabilecek ve olamayacak şeylerin bir listesi olduğuna inanıyordum ve bu kesinlikle olamayacak şeyler listesindeydi. Kafayı oynatmak üzereydim.

"Öldür beni!" dedim tam karşısına otururken. "Gerçekten öldür beni, bu kadar stresi kaldıramıyorum!"

Ki belirsizlikle dolu hayatımda bariz olan tek şey buydu. Kaldıramıyordum. Geceleri uyuyamıyor, gündüzleri hiçbir şeye odaklanamıyordum. İki ayağım bir papuca sığmıştı resmen, düşünmem gereken tonlarca şey vardı, düğünü nerede yapacağım, kaç kişinin geleceği, davetiyeler, dans şarkısı, pastanın neli olacağı, annemlerin gelince nerede kalacakları, düğünün yemekli mi yoksa yemeksiz mi olacağı, tüm bunları düşündükçe aklımı oynatma derecesine geliyordum. Her bir soru devamında bir diğerini getiriyordu. Tüm bunlardan daha fena olanı da Jongin'in olan biten hiçbir şeye karışmıyor oluşuydu. Üç Süpürge'de çıkan kavganın üstünden tam bir ay geçmişti ve o geceden sonra Jongin'le tek kelime edememiştim. Ona söz verdiğimi biliyordum, hiçbir şeye karışmayacaktı, onu rahatsız etmeyecektim falan ama düğüne kaç kişiyi çağıracağını o söylemediği sürece ben nasıl bilebilirdim? Mesela düğünde nasıl bir damatlık giymek istediğini nerden bilecektim ben? Tüm bunlar olayı 'bizim düğünümüz' olmaktan çıkartıyordu. Ona bir şeyler sormaya çalıştığımda bakışları o kadar berbat bir hal alıyordu ki kendi kendimi oracıkta boğmak istiyordum.

"Jongin'i ara." dedi Chen bir kaşık çorbayı daha höpürdeterek içerken. "O adamın bok gibi parası var eminim, paraya kıyıp organizasyon firması tutsun sen de daha az uğraşırsın hem?"

Chen'e en sağlamından 'çok zekisin' bakışı gönderdim. Sanki ben bunu düşünmemiştim, sanki hiç aklıma gelmemişti. Elbette düşünmüştüm fakat en başından Jongin'e onun hiçbir şeyle ilgilenmesine gerek olmayacağını söylemiştim. Kalkıp da adama hadi bize bir organizasyon firması tut falan diyemezdim, benim kendi imkanlarımla tutacağım firma da en fazla düğünü bizim evde yapardı, ki bizim evden bahsediyorduk üç kişi bile zor sığıyordu içine.

"Sadece bir kere evleniyorum." diye mızmızlandım ağlamaklı bir tonla, "Sadece bir kere ama şu hale bak, ne doğru dürüst bir evlenme teklifi aldım, ne düzgün bir yüzüğüm var," sol elimi havaya kaldırıp yüzüğüme baktım, yüzüğümü seviyordum fakat bu düzgün olmadığı gerçeğini değiştirmiyordu; Jongin de bu yüzden takmıyordu belki de. "Evleneceğim adam benimle konuşmuyor, ailelerimiz tanışmadı, düğün için hiçbir şey hazır değil."

"Üç Süpürge'de yap."

"Ne?" Gözlerimi yüzükten çekip Chen'e döndüm, bu defa çorba kasesini kafasına dikmişti ve benim neden normal arkadaşlarım yok sorusunu bir kere daha kendi kendime sormama neden oluyordu.

H4N // sekaiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora