8 - Çok Güzelsin

15.8K 1.3K 1.3K
                                    

Bölüm şarkısı: Sam Smith - Stay With Me

Sehun'un odası multimedyada


İnsanlığın o güne dek en fazla hissettiği duygulardan biri olan korkuyu belki de hayatımda ilk defa o kadar yoğun hissediyordum. Bunun böyle son bulacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Her zaman içten içe kaçınılmaz olduğunu bildiğim olayın gerçekleşmesi mi yoksa gerçekleşme şekli miydi canımı yakan emin değildim, belki de ikisinin de birleşimiydi çünkü bu kadar çok acıtmasının başka bir açıklaması daha olamazdı. Bildiğim tek şey bunu hak etmiyor oluşumdu.

Ve beni çok kısa bir süre zarfı için güçlü tutan da bunu hak etmediğim düşüncesi oldu. Mümkün olduğunca salonumuzun ortasına yığılmamak için kendimi zorladım, elimden geldiğince hiçbir şey yokmuş, bu çok normal bir ziyaretmiş gibi davranıp Jongin'in annesini salonumuza davet ettim. Her an etrafa ateş püskürtebilecekmiş gibi bakan Baekhyun'a annesinin sadece tanışmak için orada bulunduğu söyledim, inanmadı fakat başka bir şansı olmadığı için bir şey de söylemedi. Ne kadar zorlansam da onu çocukları da alıp Üç Süpürge'ye gitmesi için ikna ettim. Jongin'in beni terk ettiğini duyarken tek başıma olmalıydım.

Çocuklar gittikten sonra, Jongin'in annesine onun için bir bardak çay hazırlayacağımı söyleyerek mutfağa gittim. Bunu hak etmiyordum. O an düşündüğüm tek şey bu olaydan sonra Jongin'i bir daha göremeyeceğimdi ve bu düşünce sinirlerimi bozuyordu. Mutfak masasının üzerinde duran telefonuma uzanıp Jongin'i aradım. Tek istediğim ona avazım çıktığı kadar bağırmaktı, canım o kadar acıyor ve o kadar çok korkuyordum ki bu histen nasıl kurtulacağım konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Efendim?" Telefon bir süre çaldıktan sonra Jongin cevap verdi, sesini duymak hala sağlam olan her bir parçamın paramparça olmasına neden oldu. Tezgahtan destek alıp ayakta durmaya çalıştım. Onu aramıştım fakat neden aradığımı, ondan ne beklediğimi bilmiyordum. Cevap vermesi bile bir mucizeydi.

"Neden?" diyebildim sadece, güçlü kalabildiğim o kısacık an tamamen kaybolmuştu.

"Sehun?" Sabırsız çıkan ses tonu sinirlerimin daha da alt üst olmasına neden oldu.

"Bunu hak etmiyordum." dedim öfkeyle, "Bunu hak etmiyordum Jongin, daha yolun başındayız ve sen beni bırakıyorsun. Bunu kaldırmamı nasıl beklersin benden? Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmene rağmen beni nasıl bırakırsın?"

"Sehun, neyden bahsediyorsun ögrenebilir miyim? Beni ne halt etmeye bu saatte arıyorsun Tanrı aşkına!"

"Beni terk etmenden bahsediyorum!" ben de onun gibi kendimi tutamayıp bağırdım, ardından Jongin'in annesinin hala içeride olduğu geldi aklıma. "Jongin neden? Bunun beni nasıl acıtacağını tahmin edemiyor musun? Şu an ne halde olduğumdan haberin var mı? Ölmeyi tercih ederdim! Annenin gelip buraya bana haber vermesindense ölmeyi tercih ederdim!"

Jongin sanki saatlerdir uyuyomuş da o an kendine gelmiş gibi bir anda "Ne?" diye sordu, titrek bir nefes alıp cümlemi tekrar etmeye hazırlandım.

"Ölmeyi terci.."

"Hayır Sehun ondan bahsetmiyorum, annem oraya mı geldi?"

Kaşlarımı çatıp bir süre sessiz kaldım. Sonunda ağzımdan kısa bir onaylama mırıltısı çıktı.

"Ve sana senden ayrıldığımı söyledi öyle mi?"

Ve işte fena halde rezil olduğumu anlamam tam da bu anda gerçekleşti. Jongin'in sesi o kadar sert çıkmıştı ki içimdeki utanç körükleniyordu resmen.

H4N // sekaiWhere stories live. Discover now