2. Bölüm Kaçış ( Part 2)

13.6K 741 23
                                    

"Yoruldum be, bende insanım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yoruldum be, bende insanım." Kızaran kolunu gece boyunca sabrını zorlayan adamın elinden kurtardı Defne sinirle. Karanlık ormanın ortasında üzerinde incecik elbise ile koşuşturup durması yetmiyormuş gibi birde hızlı olması için yağdırılan emirlere katlanmak zorundaydı. 

Kısa süre önce yağan yağmur yüzünden yumuşayan toprak çamur kıvamı almıştı. Uzun ince topukluları bu gece ona yardımcı olmayacağını bağırırcasına zemine saplanıp duruyordu. Gecenin sonunda ayakkabılarını çıkardığında karşılaşacağı manzara içler acısı olacaktı tabi bu cehennemden sağ kurtulursa "Su topladı galiba ayaklarım. "

"Eğer rahatsız ediyorsa..."

"Yok, yok...Ben böyle iyiyim. " Ayaklarına doğru uzanan ele baktı korkuyla. Yeni aldığı topuklularının üzerinde oluşan çamurları sirkelerken "Yürüyebilirim, gerçekten ." dedi. Tamam ayaklarının hali içler acısı olabilirdi ama topukluları daha önemliydi. Tünelde ayağının acıdığını söyleyen Hayal'in başına gelenler düşünülürse...

Bakışları iki topuğu da sökülüp zorla düz ayakkabı haline getirilen ayakkabılara değdiğinde "Hunharca katlettin güzelim stilettoyu ." dedi.

"Burada daha fazla bekleyemeyiz.Gitmeliyiz ."

"Ama bende çok yoruldum ." Ağacın dibine arkadaşının yanına oturdu Hayal söylenerek. Yırtılan elbisesi yüzünden açıkta kalan bacaklarını eliyle kapatmaya çalışıyordu. "Hava çok soğudu, üşüyorum da ."

"Al bunu giyin. " Üzerinde duran deri ceketi çıkartıp soğuktan dudakları moraran Hayal'e verdi Savaş. "Biraz dinlenin sonra yola devam edelim. Peşimizdedirler ." Bakışları ağzı bir karış açılmış ona bakan Defne'ye döndüğünde "Söylemek istediğin bir şey mi var? " dedi.

"Yok canım ." Deri ceketle yırtık eteğini saklamaya çalışan arkadaşına baktı şaşkın bir şekilde Defne. Yaklaşık yarım saattir söylenip durmuştu. Kendi bile kaç kez yorulduğunu söylediğini hatırlamıyordu. Hayal'in isteği üzerine hak ettiği molaya sevinmesi yada üzülmesi gerektiğinden emin değildi.

Tamam genç kızın ondan hoşlandığını öğrenmiş olabilirdi. Tamam Hayal ile Savaş kardeş sayılırlardı. Ama insan nezaketende olsa sende üşüdün ama onun elbisesi yırtıldı diyebilirdi. Yada ikinizde yorulduğuna göre azcık mola verebiliriz.

Tüm bunlar bir yana gece boyunca Defne'nin yüzüne bile bakmamıştı. Bakışlarını genç adamın yüzüne dikip bekledi. Göz göze gelmeleriyle birlikte arkasını dönen Savaş daha da sinirlenmesine neden olmuştu. Tek suçu ondan hoşlanmaktı. "Tecavüz falan etmedim ya. "

"Efendim? "Oturduğu yerden aniden kalkan kıza baktı Savaş anlam veremeyerek. "Ne dedin? "

"Bir şey demedim. " Kırmızı topuklu ayakkabılarını çıkarıp eline aldı. Daha fazla onlar ile yürüyemeyeceğinin farkına varmıştı. Ayakkabılarına zarar vermektense ayağının altının orman yolunda paramparça olmasına razıydı. "Araba şu taraftaydı dimi? Siz dinlenin ben devam ediyorum. "

"Hani yorgundun? "

"Geçti. "Gitmemesi için kolunu tutan eli sinirle itip neredeyse koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Ardından kahkaha atan Hayal'i duymazdan gelmiş adımlarını biraz daha hızlandırmıştı. "Sende aşık ol da görelim, haspam. Duygusuz öküz ve kalpsiz prenses. Kardeş oldukları nasılda belli. Ah ben bu kalbi, tövbe tövbe... "Üzerine yapışan pislikleri sirkelerken "Savaş, Savaş.. ." diye mırıldandı.

"Bir şey mi diyorsun? "

"Yuh artık bu ne hız.Hemen yetiştiniz. " Dudağından neredeyse hırıltıya benzer bir tonda dökülen ismin duyulmasını beklememişti. Bakışları Savaş'ın sırtında ona dil çıkartan Hayal'e döndüğünde "Şimdi tam prenses oldun ." dedi. "At yerine öküz üstünde seyahat etsen de. "

"Valla konforlu ." Aşkına karşılık alamadığı için deyim yerindeyse kuduran arkadaşına göz kırptı alayla Hayal. Hissettiği gerginliği unutmanın tek bir yolu vardı oda Defne'yi sinir etmekti. Kızınca gerçekten çok sevimli gözüken bir arkadaşa sahipti.Tanıdığı herkesin aksine sinirlendiğinde küçük bir çocuğa dönüşürdü Defne. Hayal için ise durum tam tersiydi. Onu sinirlendirdiğinizde bir fırtınayı göze aldınız demekti. "Bu arabanın ışığı mı? "

"Galiba ." Patika yolda onları bekleyen siyah minibüse yaklaştı Savaş temkinli adımlarla.Durumun tahmin ettiğinden daha beter olduğunu anlaması çok kısa sürmüştü. Ön koltukta oturan sürücü telaştan tırnaklarını yemeye başlamıştı. "Biz geldik ."

"Zor oldu ama kurtulduk valla ." Ön koltukta telaştan kendinden geçen Ahmet abiye baktı gülümseyerek Defne. Yolcu kapısını açıp başını içeriye uzattı. Korkuyla yerinde sıçrayan adama "İyi misin? " diye sormuş cevap alamamıştı. "Ahmet abi, hey! "

"Nereye? "

"Buraya oturucam. "

"Olmaz. " Ön koltuğa kurulan kızı kaldırırken "Oraya Hayal otursun. " dedi Savaş. Tek kelime etmeden aşağı inen kıza aldırmadı. Şaşkın vaziyette olanları izleyen Hayal'i öne oturturken "Arabayı ben kullanacağım Ahmet Abi, sen arkaya geç. " dedi.

"Acaba tecavüz ettim mi sarhoş olup.Bilemedim valla ." Direksiyon başına geçen adamı izledi sinirle Defne."O kadar çirkinde sayılmam. Giderim var yani, bu ne anlamadım ki. Adam bana vebalı gibi davranıyor "

Emir verircesine basılan korna yerinde sıçramasına neden olmuştu. Tek kelime etmeden arka koltuğa kuruldu. Yanında oturan adam diğerlerinin hastanede olduğunu ve direk oraya gitmeleri gerektiğini söylerken o hala bu kadar ilgisizliği hak edecek ne yapmış olabileceğini düşünüyordu. İlk defa birinden hoşlanmış, dolaylı yoldan olsa da itirafta bulunmuştu. Reddedilmek bir yana ona hayalet muamelesi yapılmasını hazmetmek zordu.

 Yol boyunca arka koltukta ona ayrılan köşeye büzüşüp Savaş'ın öğrendiklerini reddetmenin bir yolunu düşündü. Hissettiği utançtan kurtulmak istediği şu anlarda gecenin onlar için hazırladığı süprizlerden habersiz, başlarının ne kadar belada olduğunu anlamayacak kadar aşıktı.


 

Çömez DadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin