16. Bölüm

7K 493 38
                                    

Sabah'ın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmıştım. Saatin erken olduğu doğmakla doğmamak arasında sıkışmış güneşten belli oluyordu. Perdeleri sonuna kadar açıp camdan dışarı baktım. Bugün dışarıda nahoş bir hava vardı. Camı araladım.
-Aaa
Rana esner gibi bir ses çıkardı.
Arkamı döndüğümde battaniyesini üzerine çekti.
-Sen bu saatte ne halt ediyorsun?
Dedi uykulu sesiyle "Üşüyorum kapat şu camı."

Bu haline gülümsemiştim. Uyurken asabileşebiliyordu. Yatakta doğrulup saate baktı. Sesli bir yuh çekmesinin ardından telefonu eline aldı.
Bende bu sırada camı kapattım.
Ellerimi açıp dua etmeye başladım.
"Allah'ım eğer bu sevda hak değilse gönlümden atmama yardım et.-"
Rana'nın sesiyle duam yarıda kesilmişti. Ellerimi yüzüme sürüp ona döndüm.
-Ne oldu Rana, Neden bu kadar huzursuzsun.
Rana telefondan kafasını kaldırıp bana baktı.
-Emre hastaneden taburcu olmuş, buraya gelecekmiş.

-Daha iyileşmemişti ki. Dedim sorarcasına. Yarası iyileşmeden gelirse daha sonra kötüleşebilirdi. Ama o Emre'ydi.
Bir şeyi kafasına koyduysa mutlaka yapardı.

-Seni görecekmiş. Dedi sinsi gülümsemesini kaş göz işaretleriyle ballandırarak.
Ya sabır!
Diye geçirdim içimden.
İstemsizce dudaklarıma bir gülümseme yerleşti. Gülümsemeyi yüzümden silmek için kendimle cebelleşirken konuştu:
-Hoşuna gidiyor işte.
Gülmemin geçmesinin ardından
kaşlarımı çattım.
-Hiçte bile,
Hoşuma flan gitmiyor. Aksine--

Sustum. Konuşursam yalan söylemiş olacaktım. Ondan nefret etmiyor-edemiyordum-.

O aklıma gelince beynim bulanıyor,
Mantıklı düşünemiyordum.
Sanki adı beynime nüfus ediyor, bütün vücudumu uyuşturuyordu.
Neyse dedim içimden, bu da geçerdi. Rabbim yardım ederdi.

-Hadi gel eşyalarımızı toplayalım.

Bu odayı özlecektim. O kadar abartacak bir özelliği de yoktu, oysa ki.
Genelleme yaparsak;
Yatak, dolap ve çalışma masası vardı. Ama bu odayı bana ait hissediyordum. Sanki kırk yıldır
buradaydım, burası da çocukluğumun geçtiği odaydı.
Derin bir iç çektim. Özleyecektim burayı, bu evi, anılarımızı...
En çokta Emre'yi..
Özlerdim ki ben onu.
Şuan bile çok özlüyordum.
Daha ne kadar olmuştu ki halbuki.
4-5 saat.
Koskoca 4-5 saat.
Hiç bu kadar kötü hissetmemiştim.
Olmayışı hiç bu kadar koymamıştı. Sanki bedenim 40 tonluk bir filin altında eziliyor gibiydi. Nefesim bile boğuyordu beni. Kafama gelen bir darbeyle olduğum yerde sıçradım. Biranlığına ne olduğunu anlayamamıştım. Ayağımın dibinde ki yastığa bakınca herşey açığa kavuşmuştu. Yastığı aldığımda munzurca sırıttı. Bende sırıtıp yastığı ona fırlattım. Yastığı tutmayı başarmıştı. Yatağın ucuna oturup:
-Dalgınsın bugün. Dedi nahif bir ses tonuyla. İtirafta bulunmuş gibi kafa salladım.
-Biraz öyle. Dedim "Üzerimde bir dalgınlık var"
Samimiyetle gülümsedi.
-Anlatmak isterm isin?
Anlatacak pek birşey yoktu aslında. Her zaman ki şeyler deyip geçiştirmek istiyordum ki tek kaşını kaldırıp;
-Emre mi?
Dedi.
Bende yanına oturdum.
Hayır anlamında kafa sallayıp
-Hastalığımı düşünüyordum.
Dedim
Rana elini başımda gezdirdi.
-Üzülme kardeşim. Dedi "Biz herşeyin üstünden geliriz, bize rabbim yeter.
Elimden tutup çekiştirdi.
Ben merakla onu izlerken dolabın üstünden valizlerimizi indirdi.
-Hadi valizlerimizi toplayalım, geç kalmak istemeyiz değil mi?
Kafamı salladım.

Valizleri topladıktan sonra aklıma Emre'nin odası geldi. Daha önce oraya hiç girmemiştim. Ve benimle ilgili bir şeyler varmı merak ediyordum. Ranayı başımdan savuşturmam gerekiyordu.
-Rana sen bir anneme baksana, hazırlamış mı?

Bana sen ne yapacaksın der gibi baktı.
-Bende lavaboya gideceğim.
Dedim, anlayışla karşılamıştı. Rana gider gitmez koridora çıktım. Onun odası koridorun sonundaydı. Tedirginlikle etrafa bakındım. Kimse gözükmüyordu. Koşar adım gidip içeri girdim. Kimsenin olmaması bir oh çekmeme neden oldu. Kilitli olmamasına da ayrı sevinmiştim tabi. Odasını dikkatle inceledim. Odanın geneli
bordo ve griden oluşuyordu.
Hoş bir görüntüydü. Sanki Emre'nin değilde başkasının odasına girmiştim. Yatağın kenarında ki çekmeceleri karıştırdım. En üst çekece de saçma sapan koyma amacını bile anlamadığım eşyalar vardı. İkinci çekmeceyi açtığımda. Çorap çekmecesi olduğunu gördüm. Geneli siyahtı. Nedense gülümsemiştim. Üçüncü çekmeceyi açmamla geri kapatmıştım. İç çamaşırları vardı. 4. çekmeceyi her ihtimale karşı açmadım. Ne olur ne olmaz(!)
Dolabın yanına gidip kapaklarını açtım. Herşey yerli yerinde ve düzgündü, saşırmıştım.
Kesin başkasına toplatmıştır diye düşündüm. En altta ki üst üste konmuş iki kutu dikkatim çekmişti. Aşağı yukarı ayakkabı kutusu boyutundaydılar. Bir mor süslü birşeydi. Sanki ona ait değil gibi. Belkide Azra'dan çalmıştır diye geçirdim içimden. Saçmaladığımı fark edip diğer kutuyu incelemeye başladım. Bu daha sadeydi. Üzerinde gazete baskısı şeklinde desenler vardı.

Unutursam Fısılda -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin