Huzura Aç

114 7 2
                                    

Olayın üstünden 3 gün geçmişti, emre ne uyuya biliyordu nede yemek yiye biliyordu. Tek düşündüğü hüma olmuştu, onun o hali gözünün önünden gitmiyordu.

Aslan olmadığı için şirketin işleriyle de emre ilgilenmek zorunda kalıyordu. Oysa, emre takım elbiseden, dosyalardan hoşlanan bir adam değildi. Şirket onun için esaret anlamını taşırdı.

Aslanlada hep bu yüzden dalga geçerdi. "iş kolik" diye şimdi biri emreyi şu dosyalara kafasını gömmüş vaziyette görse yüz yılın dalga konusu olırdu kendince........

Sıkıcı geçen bir toplantıya daha fazla dayanamayıp isyan edercesine söylenmeye başladı emre.

"Beyler toplayın herşeyi toplantı bitmiştir, bu ne ya kaç saattir tıktınız beni bu odaya yeter ama"

"Ama emre bey yarınki ihale önemli dosyaları bir daha gözden geçirseydik" dedi emrenin karşısında oturan adama.

"Aslan size işinizi halledin diye para veriyor dimi o zaman siz bakın ben çıkıyorum"

Daha fazla dayanamadı emre şirkette. Arabasına binip hümanın evine sürdü.

Kafasında 3 gündür yılan misali dönüp duran soruları yine zihninde canlandı.

Acaba iyimidir?
Kendini toparlamışmıdır?
İş bulmuşmudur?
Aç mıdır?

Bu sorular nedensizce dolanıp durdu beyninde. Aslanın gelmemiş olması, hümanın ona emanet olması, ablasıyla kaderlerinin aynı olmasıve bir çok neden den dolayı emre bir kaç gündür hümayı kendine yakın hissediyordu.

Öyleki hümayı görmemenin hüzünüyle uyuyamıyordu bile.

Bu düşüncelerle hümanın bulunduğu evin kapısına geldi emre.

Arabadan inip, kapıya yöneldi, zile basıp beklemeye başladı.

"emre oğlum gel buyur" dedi. Yaşlı teyze.
"geldim teyzem nasılsın, iyimisin, hüma nasıl, çıktımı odasından"

"ah oğul ah ne oldu benim gelinciğime neden çıkmıyor odasından, ne yemek yedi, nede konuştu bir şey olmuş bu kıza"

"sen korkma teyzem işten atıldıya ona üzülmüştür, ben bakarım şimdi"

"git konuş oğlum harab etmesin kendini ona iş mi yok"

"ben buldum bile ona iş"

"ne işi bu oğul söylede bileyim"

"ben şirkette tek başıma yapamıyorum. Zaten aslanda amcasının cenazesi için gitti. Bütün işler bana kaldı diyorumki, hüma şirkette çalışmaya başlasın"

"Ay hızır gibi yetiştin git söyle kızımada kendine gelsin"

Teyzenin böyle söylemesiyle emre rahatlamıştı. Hüma istemesede teyzesi ikna ederdi, nasılsa diye geçirdi içinden.

Hümanın kapısına gelip kapıyı tıklatı ve içeri girdi emre.

Yatakta öylece oturan hümanın yanına gitti.

"iyimisin" kızın kendini harap eden halini görünce emrenin kalbine bıçak saplandı"

"........" yine o sessizliğin çığlıkları odayı doldurdu.

"hüma teyzen endişeleniyor, anlıyorum kötü bir durum ama lütfen kendini bunu yapma" emre her ne kadar teselli verici cümleler sarfetsede hüma kendini hayattan soyıtlamış vaziyette öylece durdu.

Gözlerinin altındaki morluklar uykusuz gecelerini anlatıyordu,gözlerinin içindeki kırmızılıklar ağlamalarının simgesi gibi, 3 günnde 10yıl yaşlanmış bir görüntü sergiliyordu.

Şu anki hali adeta yaşanmışlıkların resmi gibi duruyordu. Hümayı her gören bu hayatta neler yaşadığını az buçuk tahmin edebilirdi.

"ablana ne oldu" güç bela söyledi cümlesini hüma.

"tecavüze uğradı o gece, sonrası ise ablam kendini eve kapattı kimseyle konuşmaz. Halada konuştuğunu duymadık"

Bir anda ayaklandı hüma ne olduğunu emre bile anlamadı. Kapıya yönelip emreye çık işareti yaptı.

Emre hala olaya anlam veremesede üstüne gitmek istemedi..

"oğul söyledinmi gelinciğime"

"yok teyzem söylemeye fırsatım olmadı"

"ah oğul ah bu kız bu kız hayatta ne yaşadı kim bilir keşke anlatsa bir kere bile yaşıyomu, ölümü bilmiyorum"

"sen üzülme teyzem hüma güçlü kız ne olduysa, ne yaşarsa yaşasın düştüğünde kalkar"

Emre, yaşlı teyzeyle konuşurken hüma odasından çıkıp kapıya yöneldi.

"gelinciğim nereye kızım"

"iş bulmam lazım teyzem"

"oh oh ne güzel gel kızım emre oğlum sana iş bulmuş"

Hüma teyzesinin sözüyle emrenin karşısına oturup soru sorarcasına baktı.

"bizim şirketre benim sekreterim olurmusun hüma " dedi emre.

" istemez!! Emre ben kendime iş bulurum hem anlamam sizin işlerinizden"

"sanki girenler çok şey anlıyor, hüma zeki kızsın yaparsın emin ol, başta zorlanırsın ama çabuk kavrarsın işleri"

"bilmiyorum emre"

"hadi kalk gidelim şirkete hem ortamı görürsün"

Emre zorla kaldırdı hümayı oturduğu koltuktan. Evden çıkıp arabaya bindiler.

"nasıl başarıyorsun düşmüşken kalkmayı" diye sordu emre.

"ilk düşüşüm değil, önce canım yansada sonrası nasır bağlıyor yada görmezden gelmeyi öğrenmişim gibi düşün"

"seni bir gün ablamla tanıştırmalıyım belki oda düştüğü kuyudan çıkmayı öğrenir sayende" umutla söyledi emre.

Sonrası sessiz geçen bir yolculuk.
Emrenin, hümaya arada attığı kaçamak bakışlarından ibaretti.

Arabanın durmasıyla hüma geldigini anladı. Arabadan inip şirketin kapısına yöneldi her ikiside.

İçeri girdiklerinde bütün gözlerin hümada olması emrenin rahatsız olmasını sağlasada sesini çıkarmadan yürümeye devam etti.

Emre hümayı odasına yönlendirdi. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde donup kaldı her ikiside.....

KAYBOLAN BENLİĞİMWhere stories live. Discover now