Tramva

118 9 0
                                    

Emre gördüklerine önce şok olsada, şaşkınlığını üstünden atıp hümanın üstündeki patronu çekti ve defalarca vurmaya başladı. Patronun bayıldığını anlayınca hümanın yanına gitti.

"tamam sakin ol ben yanındayım "

Emrenin güven dolu sözleriyle gözlerini açtı hüma. Hala olayın şokundan ağlıyordu.

" O-o-o ban-a dokun-du"

"sana hiç bir şey yapmadı hüma sakin ol "

Emre her ne kadar hümayı sakinleştirmeye çalışsada onları öyle görünce gözü dönmüştü. Arkadaşının emanetini koruyamamak her seyden önce bir kızı o halde görmek emrede geçmişe dair bazı anıları canlanmasını sağlamıştı.

" hadi hüma kalk seni eve götüreyim"

Zorda olsa ayağa kalktı hüma. Bedeninin titremesi, gözlerinden akan yaşın bile farkına varmadı. İçinde bulunduğu durumdan çıkmak istiyordu hüma.

Aslında hayat kötü değildir. Hayatı kötü ve acımasız yapanlar o ve onun gibiler. Masumlar sadice yanlış yer ve yanlış zamanda olay mahallin dedirler. Kurt ve kuzu misali.!!!!!!

Emre, hümayı arabaya bindirirken aklından bunlar geçiyordu.

"o adam ne olduda sana saldırdı hüma"emre sinirden direksiyona defalarca vurmaya başlamıştı. Hümanın sorularına bile cevap vermiyor olması sinirine dahada sinir katıyordu.

"tamam yeter ağlama artık birşeyin yok yanındayım"

"....... " yine sessizlik.

" hüma cevap ver " emir verir tonda söyledi cümlesini emre.

" neden, niye hayat bana hep kötü oyunlar oynuyor emre, ben ona ne yaptım" caresizliği sadice sözlerine değil, yüzünede yansımıştı hümanın.

"tamam güzelim ben şimdi birini arıcam o adamın cezasını kesicem kimse dokunamıcak sana korkma"

Emre cebindeki telefonu çıkarıp birini aradı.

"yavuz hemen beni bugün bıraktığın pastaneye gel, içerideki patronun cezasını kesiceksin. Pastanenin kapanması için elinden geleni yap"

Karşıdan ses gelmesini beklemeden telefonu kapattı emre.

"hüma seni bu şekilde eve götüremem biliyorum kolay bir şey değil ama kendine gelmen lazım "

" ben eve gitmek istiyorum"dedi hüma. Sesini kendi bile zor duyuyordu. Yine bir açıyla karşı karşıya gelmiş ama yine kurtulmuştu. Emreye her ne kadar güvenmesede onu bu durumdan kurtarmıştı.

"seni evine bırakıcam ama önce sakinleşmen lazım"

"tamam " dedi hüma hala bedeninde patronunun ellerini hissediyordu. Yaşadığı tranvadan çık ası hiç kolay olmayacaktı.

" seni sahile götürücem,denizin kokusu dalgaların sesi sakinleşmene yardımcı olur"dedi emre, arabayı sahile sürdü.

Kaç saat oldu kayalıkların üstünde oturalı, gözünden düşen her damla yaş sanki denizle birleşip bir bütün oluyordu. Hüma her hıçkurığında çığlıklarını saklıyor, gözleriyle denizin hırçın dalgalarını dövüyordu.

Emre geçmişin tozlu raflarına kaldırdığı anılarını gözden geçirdi. İstemsiz döküldü cümleler dudaklarından.

"8 yaşında bir çocuktum, ablam hayatımın hem kahramanı hemde en önemlı varlığıydı. Bir gece evimize birinin girmesiyle hayatımızın mutlu anıları silinip gitti. O gece ablamı korumak istedim ama yapamadım hüma, enazından seni kurtara bildim"..

Sözler boğazında düğümlendi emrenin zaten daha fazla anlatıcak cesareti kendinde bulamadı.

"hadi teyzen merak edicek hüma kalk eve bırakayım seni"

Emre bu sözleri söylerken hümanın sırtına ellini koydu. Bu tepki üzerine hüma....

"dokunma bana" diye bağırdı.

"özür dilerim korkutmak istemedim hüma"

"ben eve gidiyorum" oturduğu kayalıktan kalkıp söyledi sözünü hüma. Emrenin arkadan gelen seslerine duymazdan gelerek sahilde koşmaya başladı, sanki bütün yaşanmışlıkları arkasında bırakmak ister gibi.

Evine girip kendini banyoya attı. Sıcak suyun altında eti haşlanana kadar durdu. Vücudunu her köpüklediğinde hayatındaki yaşadığı pis anıları temizlemek istercesine keseledi vücudunu.

Banyodan çıkıp kendini yataga attı hüma. Uyumak ve yaşananları unutmak istiyordu. Yatağa yatıp kendini uyumaya zorladı. Gözlerini kapatıp gecenin karanlığına bedenini teslim etti.

Rüyaları bile hümayla savaş halindeydi. O adamın sözlerini duyuyor, bedeninde ellerini hissediyordu.hümaya nasıl dokunduğunu, ğögüslerini nasıl ellediğini, ondan kurtulamamak özgür bir kuşun kafese kapatılması gibi yada boğazının sıkılıp nefes alamamak gibiydi. Gözlerini açıp nefes almak istercesine odasının penceresini sonuna kadar açtı. Dolan gözlerindeki yaşları kirpiklerinden süzülmesi için selbest bıraktı hüma.

Hayatın bu kızla derdi neydi sağ gösterip, sol vuruyordu. Bir insan bunca şeyi bir bedende nasıl taşır yada her şeye nasıl katlanırdı.?

KAYBOLAN BENLİĞİMWhere stories live. Discover now