FİNAL - "Bugün, ölmeyeceğim."

Start from the beginning
                                    

Kağıt mendillerle zor da olsa saçımı ve sakalımı kurulamayı başardım. Meral'in işi benim kadar kolay değildi. Uzun saçları ve üzerindeki ince gömlek su içindeydi. Sırtımdaki sırılsıklam anoraktan da kurtulup yeniden plan yapmaya başladım.

Meral de Rıfat ile birlikte evin içerisine geçecekti. Rıfat üst kata bağlanan merdivenlerin üzerine konuşlanacaktı. Ben de İtiraf Avcısı bahçeye girer girmez peşine düşecektim. Daha Meral kapıyı açtığı anda suç üstü enseleyecektik. Meral hepimize kulağımızın içinde görünmeyecek boyutta olan kablosuz kulaklıkları dağıttı. Telsiz kullanmamız sakıncalı olabilirdi.

Herkes yerini aldı ve avımız olan avcıyı beklemeye koyulduk. Meral içeriye girdikten sonra alt kattaki perdeleri açmasını söyledim. Üzerini değiştirmişti, salon perdesini aralarken kareli kırmızı bir gömleğin üzerine, silahını gizlemek için ince siyah bir hırka çektiğini fark ettim.

****

Uzun süredir beklememize rağmen sokakta herhangi bir hareket yoktu. Saatler yarımı gösteriyordu. Yağmur da şiddetini azaltmış, görüş açımız normale dönmüştü. O sırada sokağa bir aracın girdiğini fark ettim. Gri renkteki Renault, evin önünde durdu.

Aracın şoför kapısından siyah kapüşonlu bir adam indi. Muazzez Sarıkaya'nın kliniğinde kameralara yakalanan İtiraf Avcısı, aynı kıyafetle Meral'in kapısındaydı. Tam o sırada arabanın arka kapısı açıldı. İşte bu hesapta yoktu. Kapıdan beyaz gömlekli, kumaş pantolonlu bir adam indi. Gözlerimi iyice kısarak karşı kaldırımdaki adamın yüzüne odaklandım. Mustafa'ydı bu. Yağmur'un çocukluk aşkı, Ali Fuat'ın defettiği stajyeri...

Mustafa arabadan iner inmez sağ elinde tuttuğu silahı kapüşonlu adamın beline dayadı ve kapıya doğru ittirmeye başladı.

"İki kişiler." dedim. "Sakin olun, müdahale etmeyin. Kapüşonlu olan Ali Fuat olabilir. Arkasında Mustafa var ve silahı diğerinin beline dayamış vaziyette. Bir ceset daha görmek istemiyorum."

İkisi birlikte kapıya ilerlediler. Kapüşonlu olan zile bastı. Meral kapıyı açar açmaz, Mustafa silahını ona doğrulttu. Kulaklıktan gelen sesleri duyabiliyordum.

"Salona... Salona..." diye bağırdı Mustafa. İçeri girer girmez peşlerinden gittim. Kapı aralıktı. Hafifçe ittirip ben de içeriye daldım ve kendimi holün başladığı yerdeki merdiven boşluğunun altına attım. Şimdi sesleri daha net duyabiliyordum.

Meral rolünün hakkını verircesine "Siz kimsiniz, ne istiyorsunuz benden?" diye bağırmaya başladı.

"Sus. Sesini çıkarma. Sana ihanetinin bedelini ödetmeye geldim."

"Ne ihanetinden bahsediyorsun?" diye sordu bu sefer daha kısık bir sesle.

"Bak, Ali Fuat Efendi... Bu kadın var ya, tüm mirasa tek başına konabilmek için kocasını zehirledi. Tıpkı diğerleri gibi, kendini kurtarmak için başka hayatları kararttı. La Malinche gibi, Vera gibi, Muazzez Sarıkaya gibi... Ve Yağmur gibi..."

Sesini temizledi ve daha gür bir şekilde, "Şimdi, intikam zamanı." dedi.

"Elton John, Leydi Diana için yazdığı şarkıda ne diyordu biliyor musunuz? 'Ve acı ödediğin bedeldi...' Bu kadın da ihanetinin bedelini acıyla ödeyecek..."

"Abi napıyoruz?" diye fısıldadı Rıfat.

"Tetikte ol, emrimi bekle." dedim. İçeriden tekrar İtiraf Avcısı'nın sesi yükseldi.

"Al şu silahı... Al şunu..."

"Yapamam." diye haykırdı Ali Fuat. "Ben kimseyi öldüremem."

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now