IN ISLAND FİNAL

1K 93 157
                                    

Not: Bu final bölümünde anlatım tarzım daha akıcı olsun diye değiştirildi.
-

Tom Hiddleston.

Umudumu kaybedip hayattan koptuğum anda bile bana gülümsemeyi öğreten adam.

Her şeyden vazgeçtiğim gün beni tekrardan hayata bağlayan adam.

Ve şimdi karşımda, mavilerini bana dikmiş güzel olduğumu söylüyor.

Gözlerimi uzayan sakallarında gezdirip yüzünde bir kusur arıyorum, yok. Cildi tamamen pürüzsüz ve hatları özenle yaratılmış gibi. Yüzünü okşayan baş parmağımı yeni fark ediyorum. O el oraya ne zaman gitti? Az önce ne oldu?

Uyuşan dudaklarımı yaladığımda ağzıma gelen yabancı tat aslında yabancı değil, karşımda duran incecik, az önce tadına baktığım dudakların sahibine ait. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamıyorum. Dudaklarım az önce tadını aldığı dudakları sanki yıllardır bekliyor gibi, aslında öyle. Şimdi çığlık atarak yalvarıyor pembelerim, ince pembeleriyle tekrar buluşmak için. Bununla paralel olarak yükselen ayaklarım dudaklarımın onunkilere yeniden yaklaşmasına neden oluyor ve beklemediğim bir anda elini belime koyup beni kaldırıyor. Geriye sadece vücuduma yayılan sihrin getirdiği huzur kalıyor.

-

Bir süredir yapraklardan sızan güneş ışıklarıyla uyanmaya alışmış bedenim bu sefer pencereden sızan güneş ışıklarıyla uyanıyor. İki elimi gözlerimin üstüne gölge yapıp gözlerimi açtığımda bir süre tavana odaklanıyorum. Kafamın altında uzanan uzun kolun sahibine baktığımda yüzündeki hafif tebessümle derin bir uykuda olduğunu anlıyorum. Zaman şu an dursa onu saatlerce bu halde izleyebilirim. Dün gece boynumda gezen dudaklarının üstüne minik bir öpücük konduruyorum. Uyandığımı anlamış olacak ki dudakları iki yana kıvrılıyor ve ciddi ciddi gülümsüyor. Mavilerini bana bağışlamadan önce 'günaydın' diye fısıldıyor. O an İngiliz aksanının ona ne kadar yakıştığını düşünüyorum. Gözlerini açıp bana baktığında ben de ona bakıyorum. 'Günaydın' kelimesinden sonra söylediği 'seni seviyorum' cümlesi çıplak göğsüne sarılmama neden oluyor. Erkeksi kokusunu içime çektiğimde iliklerime kadar işleyen huzur içinde gülümsüyorum.

Dirseklerinden destek alıp yatakta doğrulduğunda tekrar açtığı koluna kafamı yaslayıp koynuna giriyorum.

"Her zaman güne böyle uyanmak için neleri vermezdim."

Sessizliği yine onun sesi bozuyor.

"Uyanacaksın, Hiddleston. Artık benimsin sonuçta."

Gülüşünü duyduğumda bir elini saçımda gezdiriyor.

"Asıl siz benimsiniz Bayan Hiddleston." dediğinde dün gece bu soyadı resmi olarak aldığım anı hatırlayıp tebessüm ediyorum.

-

İkinci öpücüğün ardından yukarı baktığımda gördüğüm şey karşısında gözlerimi büyütüyorum.

"Tom, helikopter!" dediğimde yukarı bakıyor.

İkimizin de saçları ve paramparça elbiseleri tepeye yaklaşan helikopterin rüzgarından dolayı oynarken kenara çekiliyoruz. Bir hışımla boynuna atladığımda bağırıyorum.

IN ISLAND | TOM HIDDLESTONWhere stories live. Discover now