Bölüm 16: Soru

1.3K 80 34
                                    

Hayal uyandığında saat 10:00'du. En son ne zaman saatin sesiyle uyandığını merak etti. Hatta daha çok merak ettiği şey saati kimin kurduğuydu. Telefonun neden yerde olduğunu da sorgulamadan edemedi. Uyanır uyanmaz yataktan kalkmak hiçbir zaman yapabildiği bir şey olmamıştı. Ama Kerem'in evlerinde olduğu bilgisi aklının gerilerinden ona ulaşmayı başardığında hemen fırladı yataktan. Oturma odasına girdiğine onu uyanık bulmayı beklemiyordu. Özellikle de gülen bir yüzle, "Günaydın," diye şakıyan bir Kerem bulmayı hiç beklemiyordu.

"Sana da günaydın. Bizim evin havası pek bir güzelleştirmiş kafanı galiba." Diğer üçlü koltuğa kendini attı ve yanındaki yastığı kucağına aldı.

"Yok, daha önce hiç sabah görüşmediğimizden, ben sana normal insan selamı verilmemesi gerektiğini bilemedim."

"Aa... Bu sevimsizliğinle bana rüyamı hatırlattın şuan. Eren Komiser'i gördüm galiba. O, ben ve Ted Bundy telefonda konuşuyorduk."

"O nasıl rüya öyle? Ayrıca Ted Bundy ne alaka?" Elini havada sallayarak onun konuşma girişimini engelledi. "Neyse neyse... Bilmek istemiyorum. Açım ben. Kahvaltı yapmayacak mıyız?"

"Kaşlarını çattı kız. "Zeynep evde yok ki," dedi.

"Kahvaltımızın Zeynep'le ne ilgisi var? Sizin evin kafası diye bir şey gerçekten var galiba."

Ona baktı ve gözlerini kısıp burnunu kırıştırdığı memnuniyetsiz bir ifade gönderdi. "Zeynep evde yokken yemek yemem ben."

"O yüzden mi yemek görünce manyak gibi saldırıyorsun? Hem niye böyle bir şey yapıyorsun ki? Daha da önemlisi, sen nasıl aç kalabiliyorsun?"

"Tam olarak aç kalmıyorum. Sadece o gelene kadar dolapta bulduğum şeylerle idare ediyorum. Mesela şimdi sadece peynir arası ekmekle idare edeceğim."

Karşısında bir gerizekalı varmış gibi baktı ona Kerem. Çoğu zaman dediklerini tam olarak anlamadığını fark etti sonra. Farklı olması güzel miydi, yoksa bütünüyle güzel olmasını engelleyen şey miydi? Bilemedi.

"Ben seninle konuşmak istemiyorum artık ya..." Kafası karışıktı ve bu yüzüne de yansıyordu. Kız da bunu fark etmişti ve onun bu haline gülüyordu. Kerem'in onun hakkında en çok sevdiği şey komplekssiz oluşuydu. O ne söylerse söylesin alınmıyordu. Az da şey söylemiyordu ona halbuki.

"Ciddiyim ben bu arada. Kahvaltı falan yok." Boş gözlerle ona bakan Kerem'i ayıltmak için konuştu.

"Ben Zeynep gelen kadar bekleyemem."

"Kalk sen hazırla o zaman."

"Hastayım ben farkındaysan. Hem mantı, börek aç da demiyoruz."

"Üf, tamam. Şimdiden bıktım senden." Hayal mutsuz bir şekilde mutfağın yolunu tuttu. Bir yandan da söyleniyordu.

Kerem onun söylenmesini duyabiliyordu. Ama hiç umursamadı. Çünkü bu onların iyi geçinme şekliydi. O gelene kadar oyalanmak için televizyonu açtı. Bir sürü kanal vardı ama ona göre hiç olmasalar daha iyi olurdu. Çünkü saçmalayacağına yemin etmeyeni ekrana çıkarmadıklarını düşünüyordu.

"Sen elini yüzünü yıkamayacak mısın?" diye bağırdı mutfaktan Hayal.

Cevabı, "Hayır," oldu. Ağrısı olduğundan gece pek iyi uyuyamıştı. O yüzden Hayal hala uyuyorken kalkmıştı yüzünü yıkamak için. Odasının önünden geçerken kapısının aralık olduğunu gördü. Uyurken herkes gibi görünüyordu kız. Bu onu şaşırttı. Çünkü onu hep yatağa sığamayacak kadar değişik şekillerde uyuyan biri olarak hayal etmişti. Ama o an o kadar sakin, o kadar normaldi ki. "Ve çok masum, çok da güzel," diye fısıldadı. Bunu söylediği için tuhaf hissetti kendini. Sonuçta aklından geçenler orada kalabiliyordu ama kalbinden geçenler çıkmak için kendilerine bir ses buluyordu.

Karanlığı ÖldürmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin