"Destiny özür dilerim"

1.8K 109 27
                                    

Telefonum titreyince elim heyecanla telefonuma gitmişti. Platoniğimin olması umuduyla kiliti açtığımda Sara'dan gelen mesajla hayal kırıklığına uğramıştım. Anahtarı alıp almadığımı sormuştu. Cevap vermeye bile zahmet edecek durumda değildim. İçimde huzursuzluk bulutları kararmış, her an yağmur yağdıracakken mutlu olamıyordum. Ne kadar gülümsesemde içimde her gülümsediğimde beni dürten bir şeyler vardı.

İlerde şakalaşarak buraya doğru gelen çocuklar mideme bir ağrı girmesini sağlamıştı. İçimdeki hisler birleşip ağzımdan bir cümle olarak çıktığında yutkundum "Yalnız takılacağımızı sanıyordum," ifadesiz bir şekilde bir bana bir de karşıdan gelenlere baktı ve gözlerini sıkıca yumup nefesini dışarı üfledi. "Bekle hemen geliyorum," aceleyle yanımdan ayrılırken arkasından bakakaldım. İçimdeki bulutlar şimşek eşliğinde yağmurunu yağdırırken boğazımda oluşan kuruluk hissi beni susatmıştı. Son derste o kadar çok su içmiştim ki şişemde hiç su kalmadığından attığımı hatırlayınca bir kez daha kendime kızdım.

Avuç içlerim acımaya başladığında yaptığım yumruğu gevşettim ve dudaklarımı kemirdim. Her şey kötü gitmek zorunda mıydı? Belki de platoniğime mesaj atsam her şey düzelecekti. Cameron ve şakalaşan arkadaşlarına son kez bakıp kaldırıma doğru ilerledim. Çantamı omzumdan çıkartıp kaldırıma çöktüm ve telefonumu çıkartıp whatsappa girdim. Umarım görürdü.

Destiny: Sana ihtiyacım var

Destiny: Lanet olsun neredesin?

Beklemelerim sonucu mesaj atmayacağını anlayıp tam kapatıyordum ki telefonumun titremesiyle ekrana döndüm.

Bilinmeyen Numara: Neyin var?

Destiny: Okul çıkışı Cameron bir şeyler yapmaya çağırdı ve arkadaşlarıyla takılıyor. Beni sattı. Eve gitmek istiyorum ancak bilmiyorum

Bilinmeyen Numara: Cameron iyi çocuktur biraz daha zaman ver. Hem sattığını sanmam sadece arkadaşları bırakmıyordur. İnan bana

Destiny: Teşekkürler ancak sanırım eve gidip tüm gün seninle yazışmayı seçiyorum.

Telefonumu kilitleyip çantama attığımda tekrar titremişti. Ancak eve gidince bakacaktım zaten. Arkamı silkeleyip çantamı tek koluma geçirdim ve ters yönde ilerlemeye başladım. Ayak seslerimden ve çocukların gülüşlerinden başka hiçbir şey duyamıyorken bu seslere başka bir ses daha eşlik etti. Bu ses ismimi söylüyordu.

"Destiny!" Duraksayıp sesi tanımaya çalıştım. Kaynağının Cameron olduğunu kavradığımda omzumun üzerinden arkama baktığımda koşar adımlarla yanıma ulaşmaya çalışıyordu. "Nereye gidiyorsun?" Yanıma ulaştığında gözlerimin içine bakarak sordu.

"Eve gidiyordum. Sen arka-" eğer konuşmaya devam etseydim arkadaşlarını gönderebilirdi bu yüzden susup yaptığım en iyi şeyi, bahane üretmeyi, seçtim. "Ufak tefek işlerim var onları halkedeceğim," cümlemi başarıyla tamamladığımda gözlerinde inanmayan ifadeler sezdiğimde içten dudaklarımı kemirmeye başladım. Bulduğum en başarılı bahane buydu ve inanmayacağını sanmıyordum.

"Çocuklar da şimdi gidiyordu zaten. Lütfen Destiny," başını hafif sağa yatırdı ve gözlerini masumca gözlerime dikti. Bu surata nasıl hayır denirdi ki? "Pekala," ağzımdan çıkan tek kelimeyle gözleri canlandı ve ağzında kocaman bir sırıtma oluştu. Kafasıyla ileriye gitmemiz için işaret verdiğinde ikimiz de aynı anda çocukların olduğu yere adımlamaya başladık. Gözlerimi yere dikmiş bir şekilde ilerlerken Cameron'ın eliyle arkadaşlarına işaretler çaktığını fark ettiğimde onları göndermeye uğraştığının verdiği huzursuzluk içimi yiyip bitirirken kendime ne kadar engel olmaya çalışsam da ağzım aklımla ters fikirde olup "Gidebilirsin," demişti bile. Aniden bunu söyleyince anlam verememişçesine suratıma bakıp kaşlarını çattı. Ağzımdan bir kere çıkmıştı ve geri dönüşü yoktu bile. Yapabileceğim tek şey yarım kalmış cümlemi tamamlamaktı.

"Demek istiyorum ki, arkadaşların varken benimle takılmamak istemeb beni üzmez Cameron. Yani onlar varken benimle ilgilenmene gerek yok. Biliyorum ki sende onların yanına gitmeyi çok istiyorsun ancak kırmamak için mecburen benimle takılıyorsun. Hayatının bu saatlerini eğlenceli arkadaşlarınla geçirmek varken eziğin tekiyle takılıyorsun ki 'istemeden' de olabilir." Ağzımdan bir bir dökülen kelimeler sanki ok olup kalbine saplanıyormuş gibi bakması canımı yakmıştı. Onun gözünden nasıl biri gibi göründüğümü bile bilmezken onunla yürümem bile tamamen saçmalıktı. Gözlerindeki hayalkırıklık acımaya dönüşürken buna daha fazla katlanamazdım. Kimsenin bana acımasına izin vermemiştim ve bu saatten sonra da izin vermeye niyetim yoktu.

Gözlerimi gözlerinden çekip adımlarımı ters tarafa hızla atmaya başladığımda gölgesinden bana öylece baktığını anlamıştım. Aramızda ki mesafeler artarken içimdeki burukluk artıyordu sanki. Onu kırmıştım ve şimdi de umrumda değilmiş gibi ilerliyordum. Şimdi gözünde 'acımasız + ezik' göründüğüm kesinleşmişti.

Ne olduğunu anlamadan kolumu biri hızla tutup çektiğinde dengemi korumaya çalışarak çekildiğim yöne döndüm. Aramızda neredeyse hiç mesafe yokken ellerinin belimde olması beni huylandırmış, aynı zamanda germişti. Platonik kim bilir nasıl üzülüyordur.

Herkesi üzmekten başka bir işim yoktu sanki.

Nefesi yüzüme çarparken kendimi kaybediyordum. Gözlerim büyümüş ağzım açık kalmıştı. Zihnim tepki vermeye kapalıydı sanki. Göğsümüz aynı hızla kalkıp inerken güzel dudaklarından iki kelime dökülmüştü. "Benimle geliyorsun." Kesin ve keslin ses tonu vücudumu kasmıştı ve kollarını belimden çektiğinde her an düşüp bayılabilirdim. Cevap verecekken dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerim yerinden fırlarcasına açılmıştı. Tüm yükümü kollarıma vererek onu ittiğimde elleri artık belimde değildi ve aramızdaki mesafe bir cetvel boyunda açılmıştı. Dudaklarımı aralayıp bir şeyler söyleyecekken boğazımda oluşan düğüm buna engel olmuştu.

"Destiny özür dilerim," kendine kızmış bir ses tonuyla özür dilediğinde bunlara aklımın ermesi için bir süre donup kalmıştım. Utançtan ve şaşkınlıktan ne yaptığımı bilmiyordum ve zihnim beni iterek ona doğru bir adım atmamı sağlamıştı. Az sonra pişman olacağım şeyler yapabilirdim ki buna engel olmak için tek yapabileceğim şey yönümü değiştirmekti.

Başımı çevirip gidecekken o an tekrarlanmış ve kendimi yine onun kollarında bulmuştum. Bu durumdan ne kadar rahatsız olmasam da platoniğimi hayal kırıklığına uğratmak en son isteyeceğim şeydi. Çünkü o beni gerçekten seven tek kişiydi ve onu bir kere kaybedersem bir daha kazanamazdım ve ömrü boyunca benden saklanabilirdi. Dudaklarımı aralayıp yutkunduğumda gözleri dudaklarıma kaydı. Bu hatayı tekrar yapmak istemediğim için geri çekilmek için güçlü kollarının arasında mücadele verirken "Seni bırakırım ancak benimle gelirsen," tuttuğum nefesi dışarı verdiğimde biraz daha yüzüme yaklaştı ve yalvarır bir ses tonuyla "Lütfen," diyerek ekledi. Şu an beni bırakması için mecbur olarak kabul etmeliydim. Ki "Tamam," diyerek ve başımı evet der gibi sallayarak bunu desteklemiştim. Kabul ettiğimi görünce çocuksu bir sevinçle gülümsedi ve yine o hayran olduğum gözlerinin kenarındaki ufak kırışmalara şait oldum.

İncitmemeye özen göstererek yavaşça ellerini gevşettiğinde göğsümü şişirip indirdim ve onun peşinden gitmeye başladım. Umarım pişman olacağım şeylere kalkışmazdım.

Bölüm sonu

İlerki bölümler için fikirler verir misiniz?

Bu arada vote & yorum lütfen okuldan gelir gelmez yorgun yorgun yazdım 900 kelimeyi ölü gibiyim şu an gözlerim ve parmaklarım ağrıyor.

Öpüldünüz:*

Excellent | Cameron DallasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin