11 - "Ağlayanın malı gülene hayır etmiyor."

Start from the beginning
                                    

***

Ben doğduktan sonra Bulgar Meyhanesi'nde bir süreliğine sular durulmuş. Aile mutlu mesut bir hayat yaşamaya başlamış. Önce babam ve doğumun ardından da annem meyhanenin çalışma kadrosuna dahil olmuş. Annem mutfakta halam ve enişteme yardımcı oluyor, babam da salondaki tüm garsonlara şeflik yapıyormuş. Patronun oğlu olması sebebiyle de garson şefe göre hatırı sayılır bir maaş alıyormuş.

Gün geçtikçe insanlar Bulgar Meyhanesi'ne daha yoğun bir ilgi göstermeye başlamış. Yaz aylarında arkada bulunan büyük bahçeye masalar atılıyor ama yine de talep karşılanamıyormuş. O yıllarda teras katının da devreye girmesi dedem Rauf Bey'i bir nebze rahatlatmış.

Huylu huyundan vazgeçmez derler. Ben beş-altı yaşlarındayken babam kendisini tekrar kumar belasına kaptırmış. İlk başlarda ufak rakamlarla oynarken zaman geçtikçe yüklendiği bahisler artmış. Önce elindekileri kaybetmiş. Daha sonra tefecilerden yüklü miktarda borçlar alarak kumar oynamaya devam etmiş.

Borçlar Rauf dedemin bile ödemekte zorlanacağı boyutlara gelmiş. Nadiye Halam ve Mahmut eniştem, babam Tahsin'in sorumsuz hareketlerine daha fazla dayanamamış ve Bulgar Meyhanesi'nden ayrılmışlar.

Bir süre sonra alacaklılar kapımıza dayanmaya başlamış. Oğlunun imzaladığı senetlerle dedeme tehditler savurmuşlar. Babam o günlerde bir kez daha ortadan kaybolmuş.

Rahmetli dedem borçları ödemeye çalışsa da bir tarafı karanlık olan bu adamların yüklediği faizleri bile karşılayamamış. Dedemi yıllarca ailesine zarar vermekle korkutmuşlar.

Yanlış hatırlamıyorsam Bulgar Meyhanesi'ni bu karanlık adamlara teslim ettiğimizde on ya da on bir yaşlarındaydım. Halam ve eniştemin ayrılması ve babamın da ortadan kaybolmasıyla meyhanenin bütün yükü omuzlarına kalan dedem daha fazla dayanamamış ve bütün borçlarına karşılık Bulgar Meyhanesi'ni tefecilere vermek zorunda kalmıştı.

Ellili yaşların ortasındaki dedem hem fiziksel olarak hem de ruhen güçlü bir adamdı. O gün ilk kez çaresiz ve zayıf bir Rauf Zağralı gördüm. Yaşlı adam meyhanenin en üst katında bir sandalyeyi cama doğru çevirmiş kimselere göstermeden hüngür hüngür ağlıyordu. Yanına gittiğimde göz yaşlarını yok etmeye çalışmış ve beni dizine oturtmuştu.

"Toprağım, memleket kokulu torunum. Artık burası bizim değil koca oğlan. Biz bu hayatta bir kez başarıya ulaştık. Allah bize bu yolu açtı. Fakat değerlendiremedik. İleride aynı yolu sana da açacak. O gün geldiğinde sevdiklerini de düşünerek hareket et evladım. Hataya düşmemeye dikkat et. Gün gelir belki meyhanemize tekrar kavuşuruz."

Aklımda kalan cümleleri bunlardı. Rahmetli dedemin meyhanesine tekrar kavuşacağı gün hiçbir zaman gelmedi.

Liseye başladığım yıllara kadar Bulgar Meyhanesi'nin önünden gelip geçtim. Safiye'sinin sesini, Rauf'unun akordeonunu, Nadiye ve Mahmut'unun güzel yemeklerini kaybeden mekanın zaman içerisinde müşterisi azaldı.

Bazı akşamlar rahmetli dedem ve babaannem ile Moda sahilinde yürüyüşe çıkardık. Çocukluğumda müzik seslerinin, tabak çanak tangırtılarının, yüksek tonda kahkahaların eksik olmadığı mekanın neredeyse yarısı bile dolmuyordu o günlerde.

Aradan iki sene geçti. Doksanlı yılların başındaydık. Bir yaz gecesi sahilde arkadaşlarla bir iki bira yuvarladıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Yolum yine meyhanenin önüne düştü. O saatlerde Bulgar kapanmaya hazırlanıyor, masa örtüleri toplanıyordu. Işıkların neredeyse tamamı söndürülmüştü. Sadece içeriye loş bir görüntü veren aplikler yanıyordu.

Meyhanenin önünden geçip sokağın köşesinden dönünce babam Tahsin ile karşılaştım. Saçı sakalı birbirine girmiş olmasına rağmen gözlerinden tanıdım babamı. Beni görünce telaşa kapıldı. Üzerine doğru yürüyünce de kaçmaya başladı. Peşinden koşmaya çalıştım ama aldığım alkolün etkisiyle vücudum hantallaşmıştı. Bir iki sokak ötede babamı kaybettim.

Üzgün ve çaresiz bir halde eve döndüm. Durumu dedeme anlattım. Dedem yukarıya çıkıp üzerini değiştirdi. Ne olursa olsun evde giydiği kıyafetlerle kapının önüne bile çıkmazdı.

Dedemle birlikte babamı gözden kaybettiğim sokağa gittik. Neredeyse bütün Moda'yı turladıktan sonra eve doğru dönerken bizim sokaktan aşağıya doğru koşan mahalle sakinlerini gördük. Birini kolundan yakalayan dedem nereye koştuğunu sordu.

"Haberin yok mu Rauf Efendi, Bulgar'ı yakmışlar." diye yanıtladı. Bunu duyar duymaz yüzü dehşet içinde bir ifadeye bürünen dedemin ağzından babamın adı döküldü.

"Ah Tahsin..."

Birlikte koşar adım meyhanenin önüne ulaştık. Mekanın önünde takım elbiseli mafya görünümlü adamlar bir aşağıya bir yukarıya doğru koşuşturuyorlardı. Mahalle sakinlerine itfaiyeye haber vermeleri için emirler yağdırıyorlardı.

Gözlerimi Bulgar Meyhanesi'ne çevirdim. Ahşap kaplama bina alevler içerisinde yanıyordu. Gökyüzü kızıla boyanmış, bütün sokak gündüz gibi aydınlanmıştı. Rahmetli dedemle birlikte acı içerisinde meyhanenin yanışını izliyorduk. Babaannem Safiye Hanım ve annem Türkân Sultan da birkaç dakika sonra yanımıza geldiler. Dedem beni bir köşeye çekip babamı gördüğümden kimseye bahsetmemem hususunda tembihledi.

İtfaiyenin gelişi uzun zaman aldı. Onlar gelene kadar alevler binanın her yanını sarmıştı. Meyhanenin söndürülmesi saatler sürdü. İnsanların çoğu evlerine dağılmıştı. Hatta annem ve babaannem bile evin yolunu tutmuştu. Fakat gerçeği bilen ben ve dedem binanın başından ayrılamıyorduk. Babamın içeride olabileceği ihtimali beynimizi kemiriyordu.

Bina tamamen söndürülüp itfaiye içeriye girdiğinde geçmiş olsun deme bahanesiyle mekan sahibi mafya babasının yanına gittik.

Dedem elini uzattı ve geçmiş olsun dileklerini iletti. Mafya babası dedemi tanıyordu. Dürüstlüğüyle nam salmış bu yaşlı adamı geri çevirmedi. Dileklerini kabul edip ona sarıldı.

"Ağlayanın malı gülene hayır etmiyor Rauf Bey. Mazur gör bizi." diye dedemden özür diledi.

"İçeride kimse var mıymış?" diye sordu dedem. Mekanda kimsenin olmadığını öğrendikten sonra rahat bir nefes alarak meyhanenin yanından ayrıldık.

Meyhaneyi babamın yaktığından emindik. Babam Tahsin başına buyruk yaşayan ve eylemlerinin kimi nasıl etkileyeceğini düşünmeden hareket eden bir adamdı. Ailesine zarar veren düşüncesiz bir adam olduğunu biliyordum. Artık bir suçlu olarak da hafızama kazınacaktı.

O günden sonra bir daha babamı ne görebildim ne de ondan bir haber alabildim.

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now