Mete evde yoktu. Bende bütün gün bu düşünceyle dolanıp durmuştum. Tarihten emin olmak için tekrar okudum. 25 temmuz yazıyordu. Bugündü ve açıkçası bir şey hissetmiyordum. Davetiyeye verdiğim aşırı tepkiyi hatırlayınca kendime gülüyordum. Artık üzülmüyordum. İçimde bir ses sırf bunun yüzünden o düğüne gidip kendimi test etmem gerektiğini fısıldıyordu.

Hızla odama çıkıp dolabı karıştırmaya başladım. Gözüme kare yaka tül etekli kısa gece elbisem geldi. Bunu yeni almıştım. Rengi çok hoş hoşuma gidiyordu. Elbiseyi çıkarıp giyerken içimde çocuksu bir çoşku vardı. Bu geceyle Kerem'i hayatımdan çıkarmak istiyordum. Saçlarımı doğal halinde bırakıp biraz makyaj yaptım. Siyaj rugan ayakkabılarımdı ve aynı rugan çantamı alıp aşağı indim. Son kez aynada kendme baktım. Oldukça hoş görünüyordum. Hızlıca Mete'ye bu gece evde olmayacağımı bildiren bir not yazıp dışarı çıktım.

Taksi  bulmam zor olmadı.Düğünün yapıldığı yere geldiğimde parayı ödeyip taksiden inerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bir an hata yaptığımı düşündüm ama sonra vazgeçtim. Buraya Kerem'i kafamdan atmak için gelmiştim. Geriye dönmeye niyetim yoktu.

Park alanı araçlarla dolmuştu. Öyle bir üzgüvenle doluydum ki kendime şaşıyordum. Bu konuda bu kadar rahat olacağımı bilmezdim.

İçeriye girdiğimde güzel çimenlk alanla karşılaştım. Demek ki kır düğünü yapacaklardı. Her yerde beyaz ve pudra rengi çicekler ve tüller vardı. Giriş minik mumlarla süslenmişti. Çok beğenmiştim. Çevreyle ilgilenmeyi bırakıp gelenlere baktım. Tanıdık ararken bizimkileri bir masada buldum. Alınmamıştım, benimle olduğu gibi Kerem'le arkadaştılar. Gelmeleri normaldi. 

Beni gördüklerinde şok olmuşlardı. Onlara güven veren bir şekilde gülümsedim. Deniz oldukça güzeldi. Sırtı ve omuzları dantelden kısa siyah bir elbise giymişti. "Elbiseni çok beğendim." dediğimde bana bakıp, "Ben de seninkini." diye karşılık verdi.

Hepsine tek tek sarılırken şüpheyle bana bakıyorlardı. "Bana böyle bakmayın, bir arkadaş olarak geldim." diyerek kendimi savundum. Yine de bana inanmışa benzemiyorlardı. Bu halime zamanla alışacaklardı.

Deniz, "O tatlı şey nerede?" diye sorarken Hakan ve ben aynı anda gözlerimizi devirmiştik. Sarp ise gülerek karşılık vermişti. "Aşçılık okuluna kayıt yaptırmak için tarih öğrenmeye çalışıyor." dediğimde "Keşke o da gelseydi..." dedi.

Hınzırca gülümsedim. "Buraya geldiğimden haberi yok olsa... İzin vermezdi." Sarp, "En iyisini yapardı." diye söylenirken omuzlarımı silkmiştim. 

Sarp ve Hakan siyah takımlarında çok hoş görünüyorlardı. Birden Mete'nin de siyah bir takımla yanımda olamsını istedim. Eğer o olsaydı bu gece çok eğlenceli geçerdi.

Yavaş müzik başlayınca düğünün başaldığını anladım. Kerem ve kız piste gelirken yavaşça alkışladık. İkiside çok hoştu. Kıskanmak yerine daha çok o kıza özenmiştim. Oldukça mutlu görünüyordu., Kerem'e bakarken gözleri parlıyordu. Bende birine gerçekten aşık olmak istiyordum. Birbirimize baktığımızda aşkla bakalım istiyordum.

İçimi çektim. İkisi nikah masasına oturup resmi olarak evlenirken içimde bir sıkıntı olmuştu. Onu tam olarak unutamamıştım, acı vardı ama ilk zamanlar ki kadar yakıcı değildi.

Nikahtan sonra yemek masalarına geçildi. İçkili bir yemekti ve içimdeki acıyı yatıştırmak için önümdeki içkiyi bardağına uzandım. Deniz yan tarafımdaydı. O da benim gibi bir bardak kapmıştı. Birbirimize gülerek bardakları tokuşturduk. Herkes kendi halindeydi. Diğer yanımdaki Sarp beni dizginlemeye çalışıyordu ama ben şimdiden 2 bardak içmiştim bile.

Gülümse BanaWo Geschichten leben. Entdecke jetzt