GB - 15

4.2K 185 13
                                    

Nisan~

Eşyalar gittiğinde ev bomboş kalmıştı. Benim odam hariç her şey gitmişti. İnsan bari mutfaktaki masayı bırakırdı ama söz konusu Kerem'in aç gözlülüğü olunca pek öyle olmuyordu. Tek tesellim mutfak eşyalarını bırakmasıydı. Gerçi onları niye almamıştı merak ediyordum ama... Önemli olan yemek pişirmek için eşyalarımızın olmasıydı.

Aklımı kurcalayan onca şey vardı. Eşyasız ne yapacaktık? En önemlisi... bu gece nerede yatacaktık? Evde tek eşya benim odamda vardı ve bir tek benim yatağım vardı. Yine birlikte uyumak zorundaydık... Bu garipti. Ben mutfakta çorbayı karıştırırken tencereyi karıştııran kaşık gibi düşünceler beynimde karışıyordu. Yan odadan Mete'nin kısık sesle telefonda konuştuğunu duyabiliyordum. Onu dinleyemeyecek kadar karmakarışıktım ve gecenin sonunda birlikte uyuyacak olmamız beni geriyordu. Gerçi daha öncede birlikte yatmıştık ama... o zaman farklıydı.

Konuşması bitip yanıma geldiğinde gülümsüyordu.Her ne olmuşsa onu mutlu etmişti. Dudaklarım istemeden kıvrılmıştı, gülümsemesi kesinlikle bulaşıcıydı. Çorbaya bakıp bir süre sırıtırken oda diğer yemeklerle ilgileniyordu ama yüzündeki memnun gülümseme hiç kaybolmamıştı. Bu sefil halimizle bile gülümseyebiliyorduk.

Dolaplarda bulduğum eski bir halının üzerine oturup eziyet çekerede olsa yemeğimizi yiyebilmiştik. Bulaşıkları yıkayıp kaldırırken bayağı gerilmiştim. Benim odama gitmekten başka şansımız yoktu. Televizyon yoktu ki zaman harcayalım. Odaya çıkıp uyuyacaktık mecbur.

Yavaş adımlarla beni takip ederken rahatlamaya çalıştım. Niçin bu kadar geriliyordum ki? Rahat  olmalıydım. O benim kardeşim gibiydi. Ne kardeş ama!

Sonunda hazırlanıp yatağa girdiğimizde cesaretimi toplayıp ona baktım. Muzip bir ifadeyle gülümsüyordu. Tam bir şey diyecekti ki "Sakın dalga geçmeye kalkma!" diye onu uyardım. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. "Nisan sanki idam edilecekmiş gibi tepki verme."

Suratımı buruşturup dil çıkardım. Gülerken beni kollarıyla sarıp göğsüne yasladı. Parfümün etkileyici kokusunu alabiliyordum. Bu koku birazda olsa rahatlamamı sağlamıştı. İçimi çekip kollarımı beline doladım. Gözlerimi kapayıp "Sen nereden çıktın? Hayatım bok gibiydi ve sen..." dediğimde dudakları saçlarıma değdii.

"Bazen bazıları kaderi değiştirmek için her şeyi yaparlar." dediğinde bir şey demek üzereyken parmaklarını dudağıma bastırdı. "Şimdi uyu, yarın güzel bir gün olacak."

Sabah uyandığımda Mete yanımda yoktu. Ayılmak için yatakta dönerken aşağıdan tıkırtılar geliyordu. Bir kaç erkek mırıltısı... Hızla yataktan kalkıp aşağı indim. Merdivenleri yarıladığımda donup kaldım. Her yerde işçiler vardı ve eşya taşıyorlardı. Mete mutfaktan çıkarken bana bakıp elini saçını attı. Çocuksu bir şekilde gülümsüyordu.

"Bunlar nereden çıktı?" diye sorduğumda omuzlarını silkti. "Babaannem yazlığındaki eşyaları buraya getirmemize izin verdi." Başımı salladım. Hepsini satın almış olmasından iyiydi.

Eşyalar yerleşip salonda oturuken minnetle ona sarıldım. "Teşekkür ederim. Her şey için." Başımın üstüne küçük bir öpücük kondurdu. "Önemli değil." Geriye çekildiğimde dikkatle ona baktım. Bu çocuk kaderimde neredeydi? Geleceğimin bir parçası mıydı?

++++

Davetiyeye baktığımdan beri aklımdaki soru işaretini bir türlü gideremiyordum. Düğüne gidersem ne olur? cümlesi beynimde dönüp duruyordu. Gerçekten gitsem ne olur diye merak ediyordum. Beni sinirlendirmek için davet etmişti ve bende onu sinir etmek için gitsem ne olurdu? İkisinin beni görünceki yüz ifadelerini görmek çok hoş olurdu.

Gülümse BanaWhere stories live. Discover now