GB - 10

4K 201 1
                                    

Nisan~

Donuk bir ifadeyle ona baktım. Onu tam olarak tanımıyordum, evime lamazdım. Hem enson isteyeceğim şey evde dolaşan bir ergendi. Bunu kibar bir şekilde ona nasıl söyleyecektim? 

"Mete...ben...bunu kabul edemem."

Saf bir merakla "Neden?" diye soruvermişti.

Sıkıntıyla içimi çektim. "Seni iyi tanımıyorum, sen de beni tanımıyorsun. Kusura bakma ama buna izin veremem."

Yüzünü buruşturdu. Bana bunları söylemek onun için zordu biliyordum ama yine de o bir yabancıydı. Tamam hergün gelip gidiyordu ama bu sefer ki farklı bir durumdu.

"Nisan gidecek başka bir yerim yok... Yanlızca sen varsın." dedikten sonra içini çekti."Sen de beni kabul etmezsen sokakta kalacağım."

Gözlerimi devirdim. Alaycı bir sesle "Saçmalama, sokskta kalmazsın. Okul arkadaşlarından birinin yanına git." dedim.

Yüzünü buruşturdu. Sinirle gözlerimin içine baktı." Ne sanıyorsun, kapı dışarı atıldığım gibi senin yanına geldiğimi mi?"

Bu söylediği nedendir bilmemem ama içimde bir yere bir şey saplanmasına neden olmuştu ama aldırmadım. tepkisizce ona bakıp" Bunu düşünmemei sağlayan sensin Mte" diye söylenirken o beni umursamamıştı bile.

"Bak, kirayı bölüşürüz olmaz mı?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Beni niye doğru dürüst dinlemiyordu ki? Vücudunu bana cevirip heyecanla, "Yemek yaparım, istediğin her tatlıyı yaparım. Lütfen Nisan." diye gözlerimin içine bakıyordu. Adım gibi biliyordum ki bu gözlere biraz daha bakarsam her şeyi kabul edecektim. Bir an önce ondan kaçmalıydım.

"Olmaz." diyerek oturduğum yerden kalktım. Eve yönelmişken arkamdan" Nisan!" diye seslenmişti ama dönüp bakmamıştım. Eve girdiğimde kapıya yaslanıp soluklandım. Beni en yazıf iki noktamdan vurmuştu, zeki çocuk beni nasıl etkileyeceğini iyi biliyordu.

Kendimi oyalamak için yukarı odama çıktım. Aklımı ondan uzak tutmak için kitaplıktan ismine bile bakmadan bir kitap seçip okumaya başladım. Aradan yarım saat geçmişti. Gidip gitmediğini kontrol etmek için bencereden aşağı, bahçeya baktım. Onu bırakıp eve girdiğim yerinde oturuyordu. Görünüşe göre gitemeye niyeti yokmuş gibiydi.

Tekrardan yatağıma oyurup kitabı okumaya devam ettim. Kitap sürükleyiciydi, kendimi kaybetmiş bir şekilde okurken sürekli 'Bır sonraki bölüme geçeyim ne yaptığına bakacağım.' diye içimdem geçiriyordum. Bunu ertelemekten nefret etsem de tekrar pencereye gidip baktım. 

Bavulunu başının altına sıkıştırmış bir vaziyette çimlerin üzerinde yatıyordu. Hava iyiden iyiye kararmıştı. Akşam oluyordu ve gökgürültüsü hiç hayıra alamet değildi.

Sinirle "Git artık! Ne bekliyorsun ki?" diye söylendim.

Sokak lambasının ışığı olduğu yeri aydınlatıyordu. Üşüyordu herhalde ki üzerine bir şey örtmüştü, buradan bakıldığında ne olduğu anlaşılmıyordu.

"Lanet olsun Mete, neden başka bir yere gitmiyorsun?" diyerek hırla duvara vurdum. Beni zor durumda bırakıyordu ama farkında değildi. Eğer böyle bir rezillik ev sahibinin kulağına giderse evden atılırdım.

Rahatlamak için banyoya girdim. Sıcak suyun altında ne kadar kaldım bilmiyorum ama banyodan çıkıp saçalarımı kurutmak üzereyken dışarıdan sesler geliyordu. Daha çok bağırmaya benziyordu. Dikkatle dinleyince kendi adımın söyelendiğini anladım. Ne oluyordu? Islak saçlarla pencereye koştum. Ah! Hadi ama, yağmur yağıyordu!

Gülümse BanaWhere stories live. Discover now