8 - "Katili uzakta aramamak lazımmış."

शुरू से प्रारंभ करें:
                                    

"Gerçekten var mı bir plânın patron? Biz de seninle güzel bir kahvaltı yapalım istedik. BahçeDeniz'e geçiyoruz. Seni de alalım hadi, kırma bizi." dedi.

Meral bana görev başında baş komiser, sosyal hayatta patron diye hitap ediyordu. Nasıl oluyordu da farklı hitap şekillerine hiç şaşırmadan bu kadar sadık kalabiliyordu, bilmiyorum.

O an önce Toprak usulü kahvaltıyı düşündüm. Sonra da BahçeDeniz'in tadına doyum olmayan peynirlerini, müthiş menemenini. Toprak usulü kahvaltı iki üç dilim kepek ekmeği üzerine sürülmüş fıstık ezmesi ve birkaç parça cevizden oluşuyordu. İsmi kadar havalı olduğu söylenemezdi. Usul falan hikayeydi. Genç yardımcılarımla vakit geçirmekten de keyif alıyordum. Arada sırada dışarıda bir araya gelip iş dışında bir şeyler konuşma fırsatı bulabiliyorduk.

"Tamam o zaman, yarım saate hazır olurum." diye karşılık verdim.

"Yaşa abi." diye yükseldi Rıfat'ın sesi.

Açıkçası Rıfat ve Meral arasında iyi bir arkadaşlığın ötesinde bir durum görmüyordum. Meral zaten duygusal olarak yakınına kimseyi yaklaştırmıyordu. Fakat bizim Rıfat ile iyi bir dostluk yakaladı. Rıfat'ı da bu konuda sıkı sıkı tembihlemiştim. Babasının bize emaneti olduğundan, onu gözüm gibi koruyacağımdan, başıma bir sevda belası açmaması gerektiğinden bahsedip durdum. Fakat Rıfat bu... Yapma dediğini yapar, yasak dediğini çiğner geçer.

Rıfat'ın babası Yozgat'ın toprak ağalarından birisinin oğluymuş. Adamın en büyük tutkusu da silahlarmış. Rıfat'ın anlattığına göre hatırı sayılır bir silah koleksiyonuna sahipmiş. Fakat bir gün olsun oğlunun bu silahlara yaklaşmasına fırsat vermemiş. Oğluna bu konuda açık açık yasak getirmiş.

Rıfat ne babasına karşı gelebiliyormuş, ne de bu yasakla içten içe artan silah tutkusunu bastırabiliyormuş. Sırf silahlara yakın olabilmek için daha küçük yaşta polis olmaya karar vermiş. Sınavlara girmiş, kazanmış. Babası da oğlunun bu başarısına gölge düşürmek istememiş. Oğlunun hiçbir şeyini eksik etmeden okutmuş.

Rıfat ilk silahını polis akademisinden mezun olup göreve başladığında alabilmiş.

Yasak düşmanı Rıfat, geçtiğimiz sene neredeyse bir yıllık maaşını vererek Glock marka güzel bir silah aldı kendisine. Neymiş efendim, bu silah havalimanındaki cihazlardan bile fark edilmeden geçiyormuş.

"Oğlum, sen polissin, silahın fark edilse ne olur, edilmese ne olur?" dediğimde Rıfat'a yakışır cevabını vermişti.

"Olsun abi, öyle daha çok hoşuma gidiyor."

Birlikte alışverişe çıktığımızda AVM girişlerindeki cihazlar ötmüyor ya, o an Rıfat'ın gözlerine bakıyorum. Işıl ışıl oluyor. Her seferinde bana kafasıyla cihazı işaret edip göz kırpıyor. En başta da söylediğim gibi... Bu çocuğun yasak olan şeyleri yapabilmek için polis olduğundan şüphem yok.

Meral de bu yasaklardan birisiydi ama bizim oğlanın rahat durduğunu düşünmüyordum. Aslında kahvaltı tekliflerini kabul etme sebeplerimin başında da bu geliyordu.

***

Yaklaşık yarım saat içinde duşumu aldım, üzerime beyaz keten bir gömlek, altıma da mavi tonlarında bir pantolon geçirdim. Spor ayakkabılarımı da giydikten sonra aşağıya indim.

Çocuklar yakınlarda olduğu için bir on beş dakika kadar önce gelmişlerdi. İlgimi çeken ilk şey şoför koltuğunda Rıfat'ın yerine Meral'in oturuyor olmasıydı.

Şaşkın bir ifadeyle "Hayırdır?" dedim.

"Düz vites kullanmayı öğreniyor abi." diye açıkladı Rıfat.

Gülümsedim. Arka kapıya doğru yöneldim.

Arada sert frenlerle, bir kaç kez de arabayı istop etmekten kendimizi kurtaramayarak yaklaşık yirmi dakikada BahçeDeniz'e ulaştık.

BahçeDeniz Maltepe sahilinde, zamanında denize sıfır olarak kurulmuş bir çay bahçesinin günümüzdeki kafe – restoran haliydi. Deniz kenarında bulunan bu bahçenin önüne önce sahilyolu, daha sonra da doldurma park alanı gelince deniz gitmiş sadece bahçe kalmıştı. Gençlik yıllarımda tek katlı bir ev etrafına kurulmuş çay bahçesine bir kaç sene önce üç katlı bir bina oturtulmuştu. En üst katın etrafına küçük balkonlar yerleştirilmişti. Bu balkonlardan kıyı ve Adalar arasında gittikçe küçülmüş olan denizi seyredebiliyorduk.

Mekanın bin bir çeşit kahvaltılık ürün ile oluşturulmuş tabaklarıyla masamız donatıldı. Ortaya da geldiği tavanın içerisinde hâlâ ufak ufak fokurdamasına devam eden bol domates ve biberli bir menemen söyledik.

Kahvaltının ardından orta şekerli kahvelerimizi yudumladık. Birkaç saat süren sohbetin ardından sahilde keyifli bir yürüyüşe koyulduk.

Bir yandan havadan sudan muhabbete devam ederken telefonumun sesi yükseldi. Ekranda Efgan'ın ismini görünce heyecanlandım. Olduğum yerde durdum ve yanıtladım.

"Efendim, Efgan?"

"Abim, sanırım istediğin verilere ulaştım. Kadının son bir ay içerisinde giriş yaptığı tüm web sitelerinin adreslerini bulabildim."

"Elinden kurtulamayacağını biliyordum, Efgan. Müsaitsen geleyim, inceleyelim." dedim.

"Tabii abim, evdeyim. Bekliyorum o zaman."

"Tamam, dostum." diye yanıtladıktan sonra telefonu kapattım. Durumu Meral ve Rıfat'a da anlattıktan sonra beni eve bırakmalarını söyledim.

Heyecanlı bir şekilde sahilden ayrıldık. Eve döndükten sonra kendi arabamı aldım ve Efgan'a doğru yola çıktım.

***

Efgan bilgisayar masasının önüne bir sandalye daha çekti.

Masaüstünde benim adımla oluşturduğu klasörün içini açtı. Klasör baştan aşağıya beyaz not defteri simgeli dosyalarla doluydu.

"Bunlar kadının internet kayıtları abim." dedikten sonra birkaç tanesini ardı ardına açtı.

"Birkaç alışveriş sitesi, haber siteleri ve moda sayfaları... Bir de şu yeni itiraf sitelerinden biri var."

"Evet, evet... İhtiyacımız olan da o." diye heyecanla yanıtladım.

Dosyalardan aldığı birkaç linki internet tarayıcısının adres çubuğuna yapıştırdı. Beş altı saniye sonra karşımıza aynı itiraf sitesinden sayfalar geldi. Sitenin adı itiraf-et.com'du.

"Sanırım kadın itiraf okumayı seviyor." dedi.

"Harika. Peki kendisinin de yazdığı bir itiraf varsa bulabilir miyiz?" diye sordum.

"Kullanıcı adına erişmemiz lazım. Bir bakayım. Kullandığı tarayıcı bu bilgileri de tutuyor. Geçmişe dönük bir kayıt dosyası bulabilirsem ulaşırız abi."

Bir kaç dakika dosyaları karıştırdıktan sonra. "İşte bulduk." dedi. "Kadının kullanıcı adı sanırım 'zehherim' diye geçiyor."

Web sitesinin arama bölümüne bu kullanıcı adını yazdı. Ekrana biraz daha yaklaştım. Biraz bekledikten sonra sonuçlar ekrana döküldü.

"Birçok itirafa yorum yazmış. Bir dakika, buldum... Burada kendi yazdığı bir itiraf var." dedikten sonra linke tıkladı. Karşımıza genç kadının yazdığını düşündüğümüz itiraf sayfası çıktı.

"Helal be Efgan." dedim. Çıktı alabilir misin?

"Tabii abim." dedi.

Efgan'a verdiğim diski ve çıktıları aldıktan sonra belki onlarca kez teşekkür ettim. 

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें