"Annesi de ona kızgın." dedim mırıldanarak, Tao dediğim şeye kafasını sallayıp homurdandı.
"Annesinin tek derdi daha fazla ün." dedi gözlerini devirerek. "Jongin onların yolunda ilerleyip ünlü bir doktor olunca bir anda kıymete bindi ve annesi onun hayatına dahil olmak için her yolu denemeye başladı. Şimdi Jongin onun hastanesinde değil de öylesine bir devlet hastanesinde çalışıyor diye rezil olduğunu düşünüyor."
Annesinin bizim evde Jongin'e beni bir kere daha rezil edemezsin dediği anı düşündüm, ardından Jongin'in annesine duyduğu salt nefreti. Sebebini ancak anlayabiliyordum. Aslında tüm bunları Jongin'den duymayı isterdim, bana rahat rahat anlatabilmesini. Belki de aramız biraz daha böyle ilerleseydi belki de bana her şeyi anlatabilirdi fakat ikimiz de o sabah her şeyi mahvetmiştik. Bu yüzden duyduklarımın şaşkınlığıyla öylece kalakalmak dışında elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Bu yüzden." dedi Tao yerinden kalkarken, "Jongin'in iyi olmasını istiyorum, gerçek bir ailesi yoktu bu yüzden kendine gerçek bir aile kurması gerek. Onu böyle görmek istemiyorum artık."
....
Yemek Tao ve Kris'in ara sıra sohbet girişimleri dışında tamamen sessiz geçmişti. Jongin'in bir ara Tao'ya kapa çeneni bakışı attığını fark etmiş ve önüme dönmüştüm. Bir yandan Jongin'in ailesi, bir yandan Taemin'in düşünceleri omuzlarımın çökmesine neden oluyordu. Taemin'i zaten aklımdan atamıyordum, yokluğunu düşünmek saatlerce ağlamak istememe neden oluyordu. Acaba iyi miydi, yemek yemiş miydi, soru sorabileceği kadar yakın olabileceği birileri var mıydı, işin en saçma ayrıntısını bile düşünmekten kendimi alamıyordum. Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi işin içine bir de Tao'nun dedikleri girmişti, kafama koca bir bowling topu yesem ancak bu kadar berbat halde olabilirdim.
Kendimi ortamdan soyutlamak ve bir şeylerden konuşup kafamın dağılmasını sağlamak arasında gidip gelirken akşam yemeği çoktan son bulmuştu. Doğrusu yediğim şeyden hiçbir şey anlamayacak durumdaydım. Yapabildiğim tek şey birkaç bardak şarabı ardı ardına içmekti, böylelikle kafamın dağılabileceğini düşünüyordum. Olan şey ise iyice kendi karanlığıma gömülmekti. Şarap hiçbir şeye çözüm değildi, aslında o an hiçbir şey içinde bulunduğum duruma çare olamayacaktı. Zaman geçip giderken ona ayak uydurmak ne kadar yorgun olursam olayım bunu yapmak zorundaydım.
Ellerimi yıkayacağım diye girdiğim banyodan yarım saat boyunca çıkmamıştım, klozetin üzerine oturup duvara boş boş bakmak bile içerideki gergin ortamdan çok daha iyiydi. Sonunda daha fazla orada duramayacağımı anladığımda ayaklanıp banyonun kapısını açtım. Salona dönmemek için yavaş hareket ediyordum, koridor oldukça uzundu, karşılıklı kapılar bulunuyordu. Koridorda yürürken duvarlara asılı tablolara hatta halı desenine bile bakmıştım (tozlu gibi duran fakat üstünde tek bir toz tanesi bile bulundurmayan klasik motifli bir İran halısıydı). Duvarlarda tuğla desenlerı vardı. Ev gerçekten güzel görünüyordu.
Birkaç yavaş adım daha attıktan sonra nedense bir an duraksama ihtiyacı hissettim, ileride hafif aralık olan kapı dikkatimi çekti. Elim duvarın üzerinde asılı bir süre bekledim, içeriden gelen konuşma seslerini belli belirsiz seçebiliyordum. Birkaç adım daha attım, Tao ve Kris'in hararetli bir konuşmanın ortasında olduklarını düşünüyordum fakat biraz daha ilerlediğimde Tao'nun yanından gelen sesin Jongin'e ait olduğunu fark ettim.
Eğer Kris olsaydı basıp giderdim, orada birkaç saniyelik tereddüt yaşamam bile anlamsız olurdu fakat söz konusu Jongin'ken bunu öylesine kolay yapamıyordum. Bu yüzden adımlarımı tamamen sonlandırıp içerideki konuşmayı dinlemeye koyuldum.
"Bilmiyorum." dedi Jongin, sesi acı çekiyormuş gibi çıkıyordu. "Onu bir türlü aklımdan atamıyorum, bu beni delirtiyor."
"Zorundasın Jongin!" Tao ise oldukça sert bir tonla konuşmuştu, istemsizce kaşlarımı çatıp kapıya daha da yaklaştım. "Yeni bir hayatın var artık, onu aklından atıp o hayatına bir şekilde tutunmak zorundasın!"
VOUS LISEZ
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...
30 - Git. Git. Git..(me)
Depuis le début
