Dairenin önüne geldiğimizde hala sessizliğimizi koruyorduk, o kapının zilini çalarken sadece birkaç saniyeliğine dönüp ona baktım. Jongin'in yüz ifadesi her zamankinden farklıydı. Oldukça donuk duruyordu, bileklerini tutup kessen hiçbir tepki vermeyecek gibiydi. Gözlerine eşlik eden hüzün yerini kocaman bir boşluğa bırakmıştı. Kapının açılmasını beklerken ona baktığımı fark etmiş olsa bile dönüp yüzüme bakmadı. Kendi boşluğuyla bir sorunu yok gibiydi. Bu görüntü biraz daha sersemlememe neden olmuştu.
Kapıyı küçük bir gülümseme eşliğinde Tao açtı, hemen ardından erkek arkadaşı Kris geldi. Bizim yaşadığımız binlerce sorunun aksine tamamen tasasız iki insan gibi duruyorlardı. Kendimi zorlayarak gülümsemeye çalıştım, benim aksime Jongin tamamen ifadesiz duruyordu.
"Hoşgeldiniz." dedi Tao geriye çekilirken, Jongin'le kuzen olmalarına rağmen hafif esmer tenleri dışında hiçbir benzer yanları yoktu. Küçük bir selamlaşma faslı yaşandı, hemen ardından hepimiz salona doğru ilerledik. Jongin oldukça rahat göründüğü için ortama yabancı tek kişinin ben olduğumu anladım.
Tao ve Kris'in beraber yaşadıklarını daha önceden biliyordum. Evleri bizim evin tamamen tersi bir şekilde dizayn edilmişti. Kahverengi tonları ağırlıktaydı. Her şey oldukça eski gibi duruyordu ve bir şekilde bakarken tüm mobilyaların aslında yepyeni olduğunu anlayabiliyordum. Kendi evimi de seviyordum fakat bir anda orası gözüme oldukça sıcak görünmüştü, belki de sebebi içinde gerçek bir sevginin yaşandığını fark etmemdi.
Gecenin bir şekilde katlanılabilir olması için kafamı dağıtmam gerekliydi bu yüzden en küçük noktaya kadar tüm evi incelemiştim ve evde dikkatimi çeken bir diğer şeyse her tarafta Kris ve Tao'nun birlikte çekindikleri fotoğraflarının bulunmasıydı. Her fotoğrafta gülüyor ya da birbirlerini öpüyorlardı ki bu da içimi yakan güzel bir görüntüydü, Jongin'le hiçbir zaman böyle şeyler yapamayacağımızı biliyordum.
"Burada New York'taydık." dedi Tao baktığım fotoğraflarından birini gösterip. Kris, Tao'nun kafasını kolunun altına almış sıkıştırıyordu ve Tao kafasını zorlukla kaldırıp kameraya gülümsemişti. İstemsiz olarak gülümsediğimi fark ettim.
"Ve bu da sizin düğününüz, hep beraber mihraptayken."
Gösterdiği fotoğrafa gözlerimi çevirdiğimde tüm gün boyunca hissettiğim sızı bir kere daha bedenimi yokladı. Fotoğraf o güne dek gördüğüm en güzel şeylerden biriydi. Jongin'le karşılıklı birbirimize bakıyorduk, tam karşıdan çekildiği için ikimiz de yan profilden çıkmıştık. Jongin'in tarafında Tao ve Kris duruyordu, benim tarafımda ise bizimkiler dizilmişti. Fotoğraf o ana dönüp sonsuza dek orada kalmak istememe neden oluyordu, her şey sadece o anda gerçekti. Kalanlar tamamen yanılgılardan ibaretmiş gibi geliyordu.
"Mükemmel bir düğündü." dedi Tao, o da benim gibi gözlerini kısmış fotoğrafa bakıyordu. Benim için de öyle olduğunu söylemek istesem de içimden konuşmak gelmemişti. Bu yüzden kafamı sallamakla yetindim.
"Bu fotoğrafın başka bir kopyası var mı?" diye sorduğumda Tao kafasını iki yana salladı.
"Ama istersen çoğaltabiliriz." dedi, tok bir sesi vardı. Oldukça sakin biri gibi duruyordu, düğün gecesi etrafta dağıtan kişi o değil gibiydi. Bakışları sertti, gülümsediğinde yüz hatları az da olsa yumuşayabiliyordu. Jongin'le kavruk tenleri dışında bir de bu benzerlikleri vardı. İkisi de durgun insanlardı.
"Yemeği hazırlamamda bana biraz yardım edebilir misin?"
Tao sorduğunda yapabileceğim tek şeyi yapıp kafamı salladım. Jongin salondaki koltuklardan birine kurulmuş boşluğa bakıyordu. Kris ise müzik çaların önündeydi. Tao'nun arkasından mutfağa doğru ilerlerken Jongin'e kısa bir bakış attım fakat fark etmedi, bu normal olduğu için umursamamayı tercih ettim. Yine de canımın yanmasına engel değildi.
YOU ARE READING
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...
30 - Git. Git. Git..(me)
Start from the beginning
