30 - Git. Git. Git..(me)

Start from the beginning
                                        

Birkaç adımda Jongin'in yanına ulaşıp gözlerinin içine baktım. Bana inanmasına ihtiyacım vardı. Taemin'e bakabilirdim, buna inanıyordum, o da bana inanmalıydı.

"Onun için elimden gelen her şeyi yapacağımı biliyorsun." dedim fısıldayarak, neden fısıldadığımı bile bilmiyordum, yüksek sesle konuştuğum an Jongin tamamen konuşmayı bitirecekti sanki. "Sadece izin ver, Jongin lütfen."

"Hayır!"

Sesi o kadar keskin çıkmıştı ki bir bıçak olsaydı tüm bedenimi paramparça edebilirdi, boğazıma kadar gelen inlemeyi yutup gözlerimi kapatmamak için büyük bir uğraş verdim, acının tüm yansımalarını bedenim açığa çıkarmak üzereydi.

"Neden?" dedim bağırmama engel olamayarak, ani değişimlerimden bir anda korktuğumu hissettim ve bu korku Taemin'i kaybetmenin korkusuyla muhteşem bir uyum yakaladı. "Nesi bu kadar zor, neden bir kere olsun tamam demiyorsun. Neden her seferinde beni mahvetmenin bir yolunu buluyorsun?"

Cümlem biter bitmez Jongin'in yüzündeki kızgın ifadeyi fark ettim. İkimiz de bir anda tamamen kendimizden geçmiş gibiydik. Kavga her saniye daha da alevlenme potansiyeline sahipti ve biz bu yetmezmiş gibi onu körükleyip duruyordu.

"Çünkü elinden gelen hiçbir şey onun için yeterli değil!" dedi ellerini sinirle saçlarından geçirip, ateş saçan gözlerini birkaç saniyeliğine başka yere çevirip ardından tekrar bana döndü. "O kadar inatçısın ki hala anlamamakta ısrar ediyorsun, ona bakacak kadar iyi değiliz. Daha dört yaşında ve bundan çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor, tanrı aşkına yemek yapmayı bile bilmiyoruz biz, her gün pizza yedirerek mi çocuğu büyüteceğiz, hafta sonları yataktan çıkamıyoruz ikimiz de. Sadece birkaç hafta bunu yapmaya mecbur kaldın diye tüm hayatını değiştiremezsin." alaycı bir gülümse bırakıp kafasını iki yana salladı. "Sırf öpüşeceğiz diye korkan çocuğu odasına geri yolladın nasıl izin vermemi bekliyorsun benden?"

Jongin'in dediği her şey yüzüme koca bir yumruk yemişim gibi hissetmeme neden oldu, sebebini tam olarak kestiremiyordum. Belki sesindeki keskinlik, belki bağırarak değil de hafif tıslayarak konuşması belki de inatla kabul etmediğim haklılığı. Tüm bunlar alt üst olmama neden olmuştu ve tam da o an fark etmiştim ki Taemin'i göndermek yerine içime sokmayı tercih ettiğim kızgın demir çubuğu Jongin çoktan eline almıştı.

"Biz elimizden gelen her şeyi yaptık." dedi Jongin son sözü söylediğini belirten bir ağırlıkla, hala nedendir bilinmez kabullenmek gelmiyordu içimden. Bugüne dek bu evlilikte Jongin ne dediyse o olmuştu ve böyle bir konuda da olayı ona devretmek istemiyordum.

"Onu alacağız." dedim inatçı bir sesle, "Onu alıp biz büyüteceğiz. Bugüne dek seni yeterince dinledim Jongin, bu tek taraflı bir evlilik değil bu defa benim dediğim olacak. "

Ses tonum gittikçe yükseliyordu, kendime engel olamıyordum. Bu gidişle içerideki sosyal hizmetler görevlilerinin biz istesek bize Taemin'i bize vermeyeceklerine emindim. Benim bağırmamla birlikte Jongin de küplere binmiş gibiydi, işaret parmağını bana doğrultup en az benim kadar yüksek bir ton ile "Bunu yapamazsın." dedi.

Sinirle birkaç adım atıp Jongin'den uzaklaştım. Tekrar ona döndüğümde ters bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. "Yapabilirim." dedim bağırarak. "Göreceksin!"

"En başından kabul etmiştin Sehun, sözleşmede yazan maddeyi hatırla, onu alamazsın!"

O an binlerce iğnenin aynı anda bedenime batması ve tüm derimin ağır ağır etimden ayrılması gibi birbirine tamamen zıt acıları bir defada hissettim. Ağzım şaşkınlıkla aralandı, avaz avaz bağırmak ve oraya yığılıp kalmak arasında bir noktada sıkışıp kaldım. Ellerim istemsizce yumruk halini aldı, boğazımdan kısık bir inleme koptu. Hayret ederek kafamı iki yana salladı.

H4N // sekaiWhere stories live. Discover now