2 - "Ve acı ödediğin bedeldi"

Zacznij od początku
                                    

Meral "Buyurun baş komiserim." diyerek kenara çekildi. Ben de teşekkür ederek içeriye girdim. Evin antre bölümünün en sonunda geniş bir salon yer alıyordu. Salon baştan aşağıya kaliteli sayılabilecek mobilyalarla dekore edilmişti. Televizyon ünitesinin üzerinde birkaç fotoğraf vardı. Fotoğrafların bazılarında az önce aşağıda ağlayan adamı gözüme kestirdim ama maktulün yüzünü henüz görmemiştim. Fotoğraflarda saçları civciv sarısına boyanmış, topuklu ayakkabı marifeti olması muhtemel eşine göre bir on santim daha yüksekte mutluluktan havalara uçacak gibi görünen bir kadın vardı. Televizyonda bir film oynuyordu. Ne olduğunu çok umursamadım. Koltuğun üzerinde bir kova patlamış mısır ve önündeki sehpada da bir bardak kola duruyordu. Kafamı sağa doğru çevirdiğimde camın önünde sırt üstü yatan maktulü gördüm. Belki de can havliyle cama uzanıp yardım istemeye çalışmıştı. Kurşun sırtının sol tarafından girmişti vücuduna. Tahminen kalbini delip geçmişti.

Meral o sırada elinde bir delil torbasıyla yanımıza geldi. "Bu sefer daha tanıdık bir mesaj bırakmış." Elindeki fotoğraf ünlü Diana Spencer'a aitti. Nam-ı diğer Leydi Diana.

Diana'nın hayatıyla ilgili çok fazla bilgiye sahip değildim. Sadece doksanlı yıllarda trafik kazasında öldüğünü hatırlıyordum.

"Nereye bağlayabiliriz?" diye sordum.

"Galler Prensesi Leydi Diana. Prens Charles'ın eski karısı. Bunu biliyorsunuz. Yanlış okumadıysam eşini aldattığını açıklamış ve boşanmışlardı. Daha sonra sevgilisiyle paparazzilerden kaçarken trafik kazasında öldü. Suikast olabileceğini söylüyorlardı ama bu hiçbir zaman doğrulanamadı. Resmin arkasında da bir not var."

"Nedir?" diye sordum. Delil torbasını ters çevirdi. Düzgün bir el yazısıyla şöyle yazıyordu: 'Ve acı ödediğin bedeldi.'

"Yine bir aldatma hikâyesi yani." diye araya girdi Rıfat. "Allah'ım bizden uzak et."

"Başka bir bilgi var mı?" diye sordum.

"Birkaç detay daha var baş komiserim. Mermi kovanı bırakılmamış. Yerdeki ayak izleri, kapı kollarındaki parmak izleri alındı. Maktulün bilgisayarına ve cep telefonuna el koyduk. Geçen hafta gerçekleşen cinayetin neredeyse birebir aynısı. Kalbe tek kurşun. Yine bir resim ve not. Mermi kovanı kayıp ve katil bu sefer de pek fazla iz bırakmamış. Birazdan eşiyle de konuşuruz."

"Ben birkaç soru soracağım. Sonra merkeze alırsınız." dedim.

"Siz nasıl isterseniz." diye yanıtladı.

O sırada savcı yanıma yaklaştı. "Merhaba Zağralı." dedi. Savcı Metin bana yıllardır soyadımla hitap ederdi. İş dışında kendisiyle iyi bir dostluğumuz vardı.Benden yaşça büyük olan Metin ile ağabey-kardeş olarak nitelendirebileceğimiz bir ilişkiye sahiptik. "Merhaba savcım." diye karşılık verdim.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu.

"Konuşmak için çok erken. Geçen hafta gerçekleşen cinayetle benzer bulgular var. Büyük ihtimalle dosyayı birleştirmemiz gerekebilir. Öncelikle iki kadın arasındaki bağlantıyı araştıralım. Eğer bir sonuca ulaşamazsak nur topu gibi bir seri katilimiz doğmuş olabilir."

"Burası İstanbul, Toprak. Yirmi beş yıllık meslek hayatımda ardı ardına cinayet işleyen çok adama denk geldim ama hiçbir seri katil vakasıyla karşılaşmadım. Ekibini uyar lütfen. Bu olay da basına yansırsa büyük fırtına olur. Amerikan filmlerine çevirmesinler burayı."

"Merak etmeyin savcım. Bahsettiğiniz cinayet basına olduğu gibi yansımadı. En azından seri bir bağlantı yakalayabilecekleri detaylara sahip değiller. Muhtemelen cinayetin haberleri çıkacaktır ama geçen hafta gerçekleşen vakaya bağlama ihtimalleri çok zayıf."

"Bunların işi belli olmaz." derken bir yandan da elini uzattı. Elini sıktım. Savcı ile tekrar selamlaştıktan sonra Rıfat'a göz kırptım ve başımla kapıyı gösterdim. Yardımcımla birlikte kapıya doğru yöneldik.

Apartmandan dışarı çıktığımızda kadının kocası ambulans sedyesine oturmuş donuk bir ifadeyle yere bakıyordu. Şokta olduğu belliydi ya da öyle davranıyordu. Yanına yaklaştım.

"Eşiniz..." diye söze başladım. "Son zamanlarda tartıştığı ya da kavgalı olduğu birisi var mıydı?" Aslında sormak istediğim soru eşinin onu aldatıp aldatmadığıydı ama zaten harap bitap görünen adama bunu doğrudan söyleyemiyor insan.

"Kimseyle kavga etmezdi, sıcakkanlı sevecen birisiydi benim eşim. Ailesi, dostları, komşuları onu çok severdi. Ben de ona tapardım." konuşurken dudakları titriyordu.

"Peki sizden gizli birileriyle görüştüğünü hissettiniz mi? Eski bir arkadaş ya da aile dostu gibi?"

"Hayır, benden hiçbir şey gizlemezdi ki?" Adamın suratındaki ifade ve ses tonu hiç değişmiyordu.

"Peki siz neredeydiniz? Biraz geç gelmediniz mi?"

"Arkadaşlarımlaydım. Nevizade'de her Cuma şirketten arkadaşlarla buluşur bir iki kadeh içerdik. Cuma akşamı trafiğini biliyorsunuz. Haber geldiğinde yeni ayrılmıştım arkadaşlarımın yanından. Keşke, keşke bu akşam onun yanında olsaydım. Nereden bilebilirdim?" Bu arada yüzündeki donuk ifade silindi ve tekrar ağlamaya başladı.

"Her Cuma dediniz değil mi? Sektirmeden yani?"

"Evet yaklaşık iki senedir her Cuma." Ağlamaktan boğulur gibi oldu. Lafı fazla uzatmamaya karar verdim.

"Arkadaşlar sizi merkezde misafir edecek. Zor olduğunu biliyorum ama lütfen bize yardımcı olabilmek için kendinizi toparlamaya çalışın." diyerek elimi uzattım. Titreyen elleriyle elimi sıktı.

"Gidelim Rıfat." dedim.

Arabaya bindik. Rıfat beni eve bıraktıktan sonra Meral'in yanına döneceğini söyledi.

Uykusuzluktan başım ağrımaya başlamıştı. Eve girer girmez ceketimi vestiyere astım. Ayaklarım her zaman durduğu yerde terliklerimi aradı ama bulamadılar. O sırada aklıma uçağa verdiğim valizim geldi. Rıfat'ı aradım ve çocuklara valizimle ilgilenmesi için birilerini havalimanına yollamasını söyledim. Muhtemelen valizim İzmir'e kısa bir ziyaret gerçekleştirdikten sonra yarın geri dönecekti.

İyi bir uyku çekmeye ihtiyacım vardı. Görünen o ki uykusuz birkaç gece beni bekliyordu. Karşımızda soğukkanlı bir seri katil olabilirdi. İki cinayet normal şartlarda sıradan karşılanabilirdi ama bırakılan notlar devamının gelebileceğini işaret ediyordu.

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz