2. Bölüm | Part 1 |

162 14 15
                                    

2 yıl sonra...

2 yıl... Bana işkence gibi gelen koskocaman 2 yıl... Hem de Begüm' süz...

Yavaşça sarı okul dolabımın kapağını kapatırken yüzümde hiç bir duygunun olmadığına emindim.

Bırakmıştım. Begüm öldükten sonra ağlamayı bırakmıştım. Aynı şekilde gülmeyi de. Sadece gerektiğinde gülüyordum. Ve hiç gülmeme gerek olmuyordu. Kimin umurundaydım ki?

Sıla' nın mı? Onun beni düşündüğünü bile sanmıyordum. Begüm' ün öldüğü haberi geldikten sonra Sıla' yı arayıp bu üzücü haberi ona söylemiştim. O ise sadece,

" Yaaaa..." demekle yetinmişti. İnanamıyorum! Senin en yakın arkadaşın ölüyor be! Ve sen sadece " Yaaa..." mı diyorsun? ( Mini spoi taym: Damla bunu dediğine pişman olacak sjsjsh )

Begüm' ün dolabının önünden geçerken yandan sarı dolaba göz attım. Kaşlarımı havaya kaldırırken dolaba doğru yöneldim.

Sanki dolabın içinden bir ses gelmişti. Ya da ben öyle duymuştum. Fakat bir ses duyduğuma adım gibi emindim.

Dolaba doğru yürürken bir yandan da kot ceketimin cebindeki anahtarı almaya çalışıyordum. Elimde soğuk bir metal hissettiğimde sırıttım.

Tam dolabın karşısında durup, elimi cebimden çıkardım. Anahtarı yavaşça deliğe soktum. Sola doğru çevirirken bir ' Klik' sesi duydum.

Dolabı tutma yerinden tutup açarken bir yandan da kıvırcık saçlarımı geriye doğru atıyordum.

Birden bir hareketlilik hissettim ve yüzüme doğru bir şey uçtu. Ani bir refleksle elimi yüzüme götürürken geriye doğru 3 adım attım.

" Bu da ne!?" diye bağırdım. Bir yandan da elimle yukarıya doğru savuruyordum.

" Bu da ne!?" diye bir ses daha duyarken kafamı yukarı doğru kaldırmıştım.

Mavi bir papağan gördüğümde inanamayarak ağzımı kocaman açtım.

Bu gerçekten bir papağan mıydı? Ve daha da önemlisi bu papağan Begüm' ün dolabında ne arıyordu?

Elimi havaya doğru uzatınca hiç beklemeden koluma kondu. Ben ona hayranlıkla bakarken o da bana tip tip bakıyordu.

Tanrım! Bu şey çok... Tatlıydı!

Yanımdan geçenler bana bakıp kıs kıs gülünce kendime gelebildim. Birisi seslenince arkama döndüm.

" Güzel bileklikmiş Lodos ! "

Lodos diye kime dedi diye sormayın; Lodos benim. Damla Lodos. Pekala ismim fazla havalı biliyorum. Kıskanmayın -,- Ayyy gene başladım saçmalamaya...

Gözlerimi kırpıştırıp bileklerime baktığımda hiçbir şey göremedim. Kafamı kaldırmadan mırıldandım. Gerçi, duyduklarından şüpheliydim.

" Ne bilekliği ya ? "

Ama bazılarının duyduğuna emindim. Çünkü yaklaşık on kişi gözlerini devirdi ve yoluna devam etti.

Bende omzumu silkerek dolaba döndüm. 3 tane defter gördüm. Onları hemen çantama attıktan sonra gözlerimi dolabın içinde gezdirmeye devam ettim. Altın renkli bir kafes gördüğümde elimi uzatıp kafesi aldım. Ardından kapısını açıp hala kolumda tünemiş olan papağanı itekledim. Hiç itiraz etmeden kafese girdi. Kapıyı kapattıktan sonra kafesi dolabın içine koydum.

" Acaba başka neler var ? " diye düşünürken gözüm bir fotoğrafa takıldı.

Elimi uzatıp fotoğrafı aldığımda bu resimde Begüm ve benim olduğumu gördüm. Gözlerim anında sulanırken dudağımı ısırdım. Ağlamayacaktım. Bir söz vermiştim kendime ve bu sözü tutacaktım. Asla ağlamayacaktım.

I Need To Burn ( Leo Valdez Fanfic) #Wattys2016Donde viven las historias. Descúbrelo ahora