4.Bölüm -"Karanlık kişilik"

1.6K 84 84
                                    

                                                         Michael Robison : Cllian Murphy                                                    

                                                                 ~ 23, HAZIRAN 2008 ~

Jade ile beraber açtığımız küçük bir ofisimiz vardı. Beraber çalışır, birlikte vakit geçirebileceğimiz sürece, işimizden zevk alırdık. Her gün olduğu gibi yine aynı ofise gelmiş, Jade için aldığım tek taş yüzüğü sehpamın alt çekmecesine saklamış ve ardından ise yüzüme en güzel tebessümümü yerleştirmiştim. Masamın arkasına geçip sallanan koltuğuma sırtımı yasladıktan sonra, İşaret parmağımla şakağıma bastırarak okşamış ve tam düşüncelere dalmıştım ki, "Efendim iki bayan geldi. Sizinle görüşmek istiyorlar." Sekreterimin sözü ile irkilerek yakamı düzeltmiş ve boğazımı temizledikten yüksek ve kendimden emin ses tonumla ona seslenmiştim. "İçeri al."

Birkaç dakika sonra sekreterim onları içeriye almıştı. Yerimden kalkmış ve elimle onlara kolukları işaret ederek gülümsemiştim. "Buyrun, hoş geldiniz." İçeri girdiklerinde, etrafa öylece bakmış ardından ise birbirlerine bakarak bir şeyler fısıldamışlardı. Gözlerimi kaçırdığımda geri çekilmiş, koltuğuma geri oturmuştum.

Birkaç saniye sonra bana durumu anlatmak isteyen iki bayandan birisi, yutkunarak cümlesine başlamıştı. "Yardım et. Kızım, kızlarımız kayıp." Diğer kadına baktıktan sonra cümlesine devam etmişti. "Onlar, çok yakın iki arkadaş." Dediği kelimeler bende şok etkisi oluşturmuştu. Meraklı bir şekilde doğrulmuş, parmaklarımı birbirine geçirerdikten sonra kaşlarımı istemsizce çatmıştım.

"Kızlarımız daha on yedi yaşlarında. Kimse bize yardım etmıyor. Polisler aramayı bıraktılar o kadar şikayet etmemize rağmen, kızlarımızdan umudumuzu kesmemizi söylediler." Yüzündeki hüzn ve çaresizliği görebiliyordum.

"Hanım efendi. Kızlarınız için, en iyisini polis memurları zaten yapacaktır. Bulamamışlarsa, demek ki gerçekten ciddi bir sorun var. Ve ya ölm-" Lafımı yarıda keserek, sanki diyeceklerimden korkmuştu.

"Bize sizi önerdiler. Lütfen... Buralardaki en adaletli avukat sizsiniz." Kaşlarımı rahat bıraktığıma, düşüncelere dalmış ve hafiften geri çekilmiştim..

"Kızlarımızın öldüğünü idda ederek bize iki ceset gösterdiler. Ama biz onların kızlarımıza ait olduğuna inanmıyoruz." Kadın cümlesini tamamlarken, ona en çok merak ettiğim soruyu yöneltmiştim.

"Neden inanmıyorsunuz peki?"

Kadın yüzündeki kedere, buruk gülümsemesini ekleyerek öyle cevap vermişti.

"İnsan evladını tanımaz mı?" Bu soruyu sormamalıydım.

Tanrı aşkına onlara nasıl yardım edebilirdim ki? Ya o iki kız gerçekten öldüyse?... Evlat acısının ne olduğunu bilmiyorum, ama bildiğim tek şey vardı. Bu iki kadının bir anne olduğu ve gözümün önünde acı içinde kıvranarak bana kızlarını bulmam için yalvardıklarıydı. Onları böyle bırakamazdım, hayır.

Derin bir nefesi ciğerlerime doldurup, cümleme kesin ve net bir şekilde girmiştim.

"Elimden geleni yapacağım."

                                                                        "GÜNÜMÜZ"

Ruzgar tenimize serin dokunuşlarda bulunurken, ona biraz daha yakındım. O boynuma doğru yaklaşırken, bense ona sarılmaya çalışıyordum. Çok acizdim. Nefesinin sıcaklığı tüm enseme yayıldığında gözlerimi sıkıca kapatıp, ellerimle siyah paltosuna yapışmıştım.

VAMPİRİN GÖZYAŞLARI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin