1. Bölüm "Mektup"

12.5K 110 167
                                    

ARKADAŞLAR YANLIŞLIKLA BÖLÜMÜ SİLDİM NOLUR DESTEK VERİN YENİDEN BEĞENİN :(

Yıl 2015 ve soğuk bir ocak ayındaydık. Blake pencereden sokağa göz gezdirirken, insanların bir karmaşa içersinde olduğunun farkındaydı. Korku içinde oraya buraya koşturan insanlar, polis arabalarının sinyal sesleri ve durmadan yanıp sönen rengarenk ışıkları. Evet, oradadaki karmaşa yine onun yüzündendi. Onlar onu arıyorlardı. Onlar, ondan gerçekten korkuyorlardı. Yok olmasını istiyorlardı. New York sakinlerinin korkulu rüyasıydı o.

Dudaklarındaki ukala gülümsemesini biraz daha büyütmüştü. Elindeki kadehten şarabının son yudumunu alırken gözlerini bir anlık olsun kapatmayı denemişti. Herşey onun gözünden çok daha farkıydı. Bizleri daha çok yiyecek gören bir varlık, ne kadar insan olabilirdi ki? Evet. O bir vampirdi.

Bu gün onun için yine ava çıkma zamanı gelmişti. Herkesin sakinleşip kendi köşesine çekildikleri zamanda ortaya çıkar, avı için yeni hedefler alırdı. Şimdi olacağı gibi.

Onsekiz katlı binanın çatısından insanları gözetlerken gözüne çarpan ve daha onbir yaşındaki bir kız çocuğu, bu sefer onun yiyeceği olacaktı. Çatıdan aşağıya hışımla atlayıp, ışık hızında çocuğu kollarına aldıktan sonra gürültülü sokaktan ayrılmıştı. Genç kan tüketirse, bu ona daha çok direnç verir diye düşünüyordu.

Kollarına aldığı çocuğun yalvarışlarını kulak ardı ederek, keskin dişlerini onun boynuna saplamıştı. Saniyeler sonra çocuğun kesilen nefesinin ardından gelen kıkırdama sesiyle hayatı son bulmuştu.

Blake kanı son damlasına kadar içtiğinden emin olduktan sonra, çocuğun boynunu dudaklarından azad etmişti. Daha sonra çocuğun başını avuçları arasına alıp seri bir şekilde boynunu kırmış, onu olduğu yere bir çöp gibi fırlatmıştı.

Elinin tersi ile dudaklarındaki kanı silmışti. "Seninle işim bitti ufaklık." Yine o pis gülüşü yüzündeydi. Ilımlı yağan kar yerde yatan çocuğun cansız bedenini usulca kaplıyorken, bir sure izlemiş ve daha sonrasında oradan yok olmuştu.

* * *

"Ah, tamam anne tamam. Telefonumu aldım. Oradan arayacağım seni." Kulağıma sağ omzumla bastırdığım telefonum, kayıp düşecekti neredeyse.

Ellerim bavulu çekiştirirken acımış, avuç içlerim kızarmıştı. "Anne! Biz boşandık bu bizim kararımız... Bana güvenmesi gerekirdi! Öne sürdüğü tek şey geçmişimi unutamamış olmam. Hı hı evet." Konuşurken bir yandan ise, bavulu arabamın bagajına yerleştirmeye çalışıyordum.

"Hayır anne kızını tanıyorsun üzülmüyorum. Aştım artık bunları. Hadi kapatıyorum ben." Küçük çaplı kahkaha atarak telefon konuşmamı bitirmiştim. Telefonu kulağımdan çektiğimde ise derin bir nefes alarak kafamı gökyüzüne doğru kaldırmıştım.

Üç yıllık eşim Jack, isimlerimizin benzerliği ile övünen ve aynı zamanda Leo öldükten sonra benim ilk psikoloğum olan kişiydi. Onu gerçekten sevdim, değer verdim. Bu dünyada en çok saygı duyduğum insandı. Ve nedense hala ona karşı saygım ve sevgim sonsuz bir şekilde devam etmekteydi. Neden mi? Çünkü ayakta durmam için çok çabalamıştı. Ağladığımda yanımda, güldüğümde ise karşımdaydı. Ne tarafa dönsem onu gördüm. Onu gerçekten sevdim. Şimdi ise, herşeyin sonuna gelmiştik.. Leo'da olduğu gibi acıtmasa da, buda acıtmıştı. Benden ayrılmasının sebebini tam söylemese de, ona duyduğum şeyin aşk olmadığını biliyordu. Her zaman ona aşık olmamı beklediğini biliyordum ama yapamamıştım. Ben Leo'dan sonra bir daha sevemezdim. Kalbim ben istemeden mühürlenmişti.

VAMPİRİN GÖZYAŞLARI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin