Ⅱ-2/BEN... HAŞİM

Start from the beginning
                                    

"İnanması zor,hatta imkansız değil mi?" Söylediklerinin anlamsızlığını ve benim de ona inanmadığımı farketmişti. Başımla onu onayladım. "Ama doğruları söylüyorum"

İstemsizce güldüm. Bu sinirli bir gülüştü. Ona inanmamı bekliyordu! Gerçekten benden bunu beklediğini düşünmek...komikti. Bir yandan sinirlendiriciydi de. Ona asla inanmazdım. "Önce sana inanmamı sağlayıp, sonra mı devam edeceksin yarım kalan işine? Ayrıca diğeri nerede? İş bölümü yapmış gibiydiniz. Sen ellerinle o tabancayla;beni öldürmeye çalışmıştınız."

Karşımdaki adamı dalgaya alarak konuşmak belki delilikti ama kendime engel olamamıştım. Gerçekten aklım almıyordu. Daha ne için, kimin için bu duruma düştüğümü bile bilmezken bir de saçma laflarla beni kendisinin iyi olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. Dicle diye tanımadığım bir kız uğruna bunları yaşarken bir de benimle dalga geçiyordu katilim olmaya yakın adam. Deli cesaretimle öfkeli bakışlarımı onun gözlerine diktim. Daha da fazla karşılığını almak beni yıldırırken bakışlarımı kaçırmak zorunda kaldım. Ah, ne hallere düşmüştüm!

"Hiçbir şey bilmeden konuşma! Neyi ne için yaptığımı bir bilsen bana teşekkür ederdin!"

"Teşekkür etmek mi? Katilime teşekkür edecek kadar delirmedim henüz!"

"Ben senin katilin değilim!" Çok,çok fazla sinirlenmişti. Kalp atışlarım eskisi gibi hızlanırken ileri gittiğimin farkındaydım. Adam beni şurda öldürüp odadan çıksa, kimse şüphe duymazdı beni görene kadar. Ben neyime güvenip dikleniyordum ki katilime?

"O sokaktan seni kim kurtardı sanıyorsun ha? Hiç sordun mu o sevgili ailene beni nasıl buldunuz diye? Ya da sen hiç düşündün mü o terkedilmiş sokakta nasıl farkedildim diye?"

Her kelimesiyle ses tonu yükselirken ben elimden geldiği kadar olduğum yere sinmeye çalışıyordum. Elinden gelse, kelimeleriyle boğup öldürecekti beni. Gözleri iyice kararıp artık siyaha dönerken ne yapmam gerektiğini bulmaya çalışıyordum. Zihnim ise çalışmayı reddediyordu. Haşim'in sorduğu soruları bile irdeleyemiyordum.

"Seni ben kurtardım! O sokağın başına getirerek senin diğer insanlar tarafından bulunmanı sağladım. Onu geç,sen sırf ölme diye dövdüm lan ben seni! Yerde kalmanı sağladım ki,hayati organlarına denk gelmesin kurşun! Sen ölme diye içim parçalansa da döverek kurtardım seni! Şimdi bana gelip ne hakla katil diyorsun ulan! Söyle, hangi hakla?"

Söylediği her kelime bedenimi titretirken duyduklarımın şokuyla ağzımı dahi açamıyordum. Bu adam...bu adam ne diyordu böyle? Beni gerçekten kurtarmış mıydı? "Ona inanma" dedi iç sesim. Haklıydı,belki ama ona 'katil' dediğimden sonra öyle öfkelenmişti ki söylediklerinin gerçek olma ihtimali de mantıklı geliyordu. Bilmiyordum, ne düşünmem gerektiğini,neye inanmam gerektiğini bilmiyordum. Ağzımı açınca yanlış şeyler söylerek onu daha da öfkelendirmekten korkuyordum. Bir kez daha çaresizdim bu adamın karşısında.

"Kimsin sen?" Fısıltıyla söylediklerimi duymuştu. Sorumu yanıtsız bırakarak bakışlarını başka tarafa çevirdi. "Buraya geldiğimi kimseye söyleme" Söyledikleri karşısında dudaklarım alayla yukarı doğru kıvrıldı. "Polisler ifademi alacaklardır. Tüm bu konuştuklarımızı anlatacağım!"

Karşısında tekrar güçlenirken öfkeli bakışlarımı yine gözlerimle buluştu. Bu sefer kaçırmadım bakışlarımı. Ona hiçbir zaman tam olarak güvenemezdim. İnanmayacaktım. Yalan söylüyordu. Öyle olmalıydı,başka türlüsüne anlam veremezdim çünkü.

"Eğer beni yakalayıp hapse atarlarsa seni ağabeyimden koruyacak kimse kalmaz. İzin ver,seni koruyayım. Ölmeni istemiyorum."

"Demek ağabeyin. Senin de onun da hapse girmesi için elimden geleni yapacağım! Senin korumana da ihtiyacım yok benim!"

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now