Kırk Üçüncü Bölüm: Ama En İyisi Yemek

10.1K 834 199
                                    

"Burada. Görebiliyorum. Bana bakıyor."

Gözlerimi kıstım ve yumruklarımı sıktım. Alayla bana sırıtıyordu. Benimle aynı odada kaldığına göre cesaretli olmalıydı. Hele bana o dokuz on bölüm önce yaptığı şeyden sonra nasıl da burada olmaya cürret edebiliyordu?

"Eski düşmanım," diye yavaşça kükredim, gözlerim ona yakınlaşıyordu. "Meyve suyu."

Orada, masanın üstünde etrafı cipsler, kolalar ve biralarla sarılmış bir şekilde oturuyordu. 

"Meyve suyuna kin tutmamalısın, o böyle yapmak istemezdi."

Ona baktım, "Neden onu savunuyorsun?"

Omuz silkti, "Çünkü o masum. Kötü bir insan tarafından içine alkol katılması onun suçu değil."

"Ama yine de.."

"Sadece görmezden gel," dedi Parker. "Bu sefer onun alkollü olacağını bildiğinden aynı hatayı yapmazsın."

"Evet, haklısın."

Parker odanın içinde göz gezdirdi. "Seni başka bir partiye getirdiğim için üzgünüm, burası olmak istediğim son yer."

"Sorun değil Parker."

"Onlara partiye katılacağıma söz vermiştim," dedi odanın içinde hala gözlerini gezdirirken. Sanki odanın içinde birisini arıyor gibiydi ama bunun zor olacağını biliyordum çünkü odadaki neon ışıklandırmalar hariç karanlıktı. "Sadece on dakika durup sonra dışarı yemek yemeye gideriz, uyar mı?"

Gözlerimi kıprıştırdım, "Affedersin sadece yemek kısmını duyduktan sonra bir an transa geçtim."

Elimi tutan eli sıkılaştı, "Bir saniye bile yanımdan ayrılmıyorsun."

Başımı iki yana salladım. "Sen birilerini selamlarken peşine takılmak, benim anlamayacağım şakalarını dinlemek ve içecekleri reddetmek, iyiyim tabii."

Parker kaşlarını çattı. "Seni bırakmıyorum Naomi, bu şıklarda yok bile."

Sızlandıktan sonra alayla, "Ama baba..." dedim.

"Aması yok."

"Parker cidden, sadece on dakika. On dakikada hiç kötü bir şey yapamam ya."

"Meyve suyuyla sarhoş olman kaç dakikanı aldı?" Diye sordu.

"On dakika," diye itiraf ettim.

"Peki o zaman şuna ne dersin? Ben bu gözlerden uzak köşede senin gelmeni bekleyeceğim."

"İkimiz de biliyoruz ki benim gelmemi bu gözlerden uzak köşede beklemeyeceksin," dedi ve ben karşı çıkmadan devam etti. "Naomi, ne kadar tartışırsak o kadar fazla vakit kaybederiz. Ve gerçekten şimdiden gidip bir şeyler yemek istiyorum."

"Ben de, ama yine de..."

Parker bana yaklaştı ve kulağıma bir şey fısıldadı. Yanaklarım ısınarak gözlerim irileşti.

"Şimdi benimle gelecek misin?" Diye sordu.

Başımı sallayarak onayladım.

Başımı okşadı, "Uslu kız. Hadi gidelim," dedi ve dans eden sarhoşların oluşturduğu kalabalıkta beni çekmeye başladı.

"Sonra ben de ona dedim ki-" Çok Parker'ı gördüğü gibi durdu.

"Parker!" Diye hep birlikte aynı anda selamladılar. Bazılarıyla el sıkıştı, bazılarıyla kafalarını tokuşturdu.

"Naber adamım?"

"Burada olman çok güzel."

"Sayende maç kazandık!"

The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin