20. Bölüm

31.1K 1.8K 71
                                    

Not: Herkese merhaba!!! Yeni bölüm sonunda geldi. :)) Yorumlarınızı merakla bekliyorum.  Sizden isteğim uzun yorum yapmanız arkadaşlar. Doğru düzgün yorum gelmiyor gerçekten. 

Keyifli okumalar dilerim.

***

Gece boyu uyuyamayan ve uyumamış bir Aslı sabahın köründe yatakla arasına mesafe koymak zorunda kalırsa nasıl olur? Durun, durun! Bu soruya cevap verme hakkı yüzde yüz bana ait!

Tabii ki zombi olur!

Ah, hayat! Neden bu kadar zorsun? Bak girdim yine en gereksiz nedenden depresyona. Bak kalbim de acıyor. Lütfen! Biraz dur, sakin ol! Nefes al! Dinlen!

Normal olarak ne geldi bu kızın başına da kargalar daha uyanmamışken isyanlarda diyorsunuz, tahmin edebiliyorum. Hemen aydınlatma işlemlerine başlıyorum.

Efendim bir Aslı Biçer sabah klasiğini yaşayarak gözlerimi açtım. Ağzım açık, boğazım kurumuş sefil bir halde telefonumu bulmaya çalışıyordum. Gözlerim hala kapalı bir yerlere uzanarak, arama kurtarma çalışmaları yapıyordum. O kadar zekiydim ki görsem her şeyin daha kolay hallolabileceğini o an düşünemiyordum.

Alarm sesim tam olarak katliamlıktı. Hangi normal kişilik sabahın köründe Marlyn Manson dinleyerek uyanırdıki? Buyurunuz ben! Cevap çok uzakta değilmiş değil mi? O böğürüyordu ben anca uyanıyordum. Lütfen dalga geçmeyiniz. Adam da dalga geçilecek bir tip zerre kadar yok zaten. Bakın hala gülüyorsanız fena olur, ona göre!

Neyse sonunda telefonumu buldum. Gözlerimi açmamak için inatla direniyordum. Göremiyorken ekrana rastgele dokunup alarmı kapatma çabamla kocaman bir aferini hak ediyordum. Allah bu dokunmatik telefonları icat edenlerin belasını vermesin! Eskiden tek tuşa basıyorduk kapanıyordu. Şimdi dokun dokunabildiğin kadar! Doğru yeri bulana kadar cinlerim tepeme çıkıyor, iki kere uyanıyordum!

İleri seviyeye geçip telefonumu amaçsızca yere vurmaya başladığımda çaresizliğin son demlerini kalbimde yaşıyordum. Telefonum kesinlikle sahibine benzememişti. Bu kadar inatçılık bende ne gezerdi! Hala susmuyordu. Aptal telefon! Al sana! Al! Al!

Biri ellerimin arasından telefonumu çekip aldı ve o rahatsız edici ses anında yok oldu. Kim... Bana... Bu iyiliği... Yapmış olabilirdi? Hangi hayırsever vatandaş? Söyleyin! Ayaklarını yıkayıp suyunu içeceğim!

''Aslı kalk hadi! Geç kalıyoruz.''

Oh! Anıl? Son kurduğum cümleyi unutun. Asla!

Tek gözümü göreceklerimden korkarak yavaşça açtım. Annecim! Yarım metre yukarıdan uzanan sarı bir kafa... Anıl! Tepeden bana bakıyordu. Bana... Yukarıdan... Bakıyordu!

Bir an ne olduğumu şaşırıp ters döndüğümde gerçek yüzüme bir tokat gibi çarptı. Ah, kalbim... Bu sefer durum her zamankinden çok daha ciddi! Hunharca can çekişiyor...

Uyurken iki yatağın arasında düşmüştüm. Parke zemine boylu boyunca uzanmıştım. Başımın altında yastık bile yoktu. Durumun ne kadar vahim olduğuna siz karar verin. Düzgün yatmak ve düzgün uyanmak konusundaki başarısızlığım dillere destandı. Belim... Sanırım tutulmuştu! Dağınık yatma ve dağınık uyanma konusunda her gün yeni bir rekor kırıyordum. Bu huyumdan vazgeçmek için yapmadığım şey kalmamıştı. Acaba 'Cin çıkar huy çıkmaz.'diyen atalarım ne kadar haklı olduklarını biliyorlar mıydı?

Ağlamak istiyordum. Anıl'ın benim üzerimde olan bakışları yüzünden acımı dışa bile vuramıyordum. Hafif şişmiş gözleri ile bile gayet yakışıklı görünüyordu. Ben.. Ben ise tam bir zombi gibi görünüyordum. Pörtlek gözler, en sevdiğim ama takım bile olmayan pijamalarım, şişmiş yüzüm... Dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu bilirdim de bu kadar adaletsizlik de fazlaydı sanki. Bünyeme ağır gelmişti. Sahneyi terk ediyorum! Zirvede bırakıyorum!

Aranan Anne Bulundu! | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin