23 - Gerçekten İyi mi Geceler?

Start from the beginning
                                    

Tüm bunları aklımdan bir türlü atamıyordum, fakat kontrol etmeyi öğrenebilmiştim. Düşüncelerin hepsini aklımın ücra köşelerine gönderip Jongin'i yatak odasına soktum. İkimiz de o ana dek sessizliğimizi korumuştuk. Belki de hayatımda ilk defa ne diyeceğimi bilmiyor, sorgulamak istemiyordum. Sırf arabasını benden daha fazla sevdiğini söylediğim için arabasını parçalaması ona göre bir cevap olsa da benim için daha fazla soru işaretinden başka bir şey değildi. Ve bu soruları sormak için hangi kelimeleri kullanmak daha mantıklı olur en ufak bir fikrim bile yoktu.

Jongin'i yatağın üzerine oturturken aynı zamanda onun yüzüne bakmamak için uğraşıyordum. Ona baktığım her an onun canının acıdığını fark ediyor ve ben de onunla aynı acıyı hissediyordum. Her şeye rağmen içimde onu sevmekten asla vazgeçmeyen bir parçam vardı, bu yüzden onu böyle görmek kaldırabileceğim bir şey değildi.

Jongin'i yatağa oturtup sırtına birkaç yastık yerleştirirken, "Üstünü değiştirmen lazım." dedim. Üzerindeki gömlek berbat haldeydi. Jongin dediğim şeye kafasını sallayıp sırtını yasladığı yastıktan çekti. Yüzünden canının acıdığını anlayabiliyordum.

"Tamam." dedim onu durdururken, sırtını tekrar yastıklara yaslayıp rahat etmesini sağladım. "Ben hallederim, sen beni bekle ve sakın uyuma."

Jongin'in normalde olsa buna ne tür bir tepki vereceğini tam olarak kestiremiyordum, o an ise itiraz edecek durumda olmadığı için arkasına yaslanmakla yetinmişti. Gözlerini bir kere kapatıp açarak beni onayladı ve elini boyunluğuna götürüp duruşunu biraz daha düzeltti. Ben de sonunda rahat olduğuna karar verip yataktan kalktım, geri geri giysi odasına giderken bir yandan da onu izliyordum. Gözlerini kapatmış öylece duruyordu.

Jongin'i orada bırakıp hızla giysi odasından bir pijama takımı aldım, rahat giyebilsin diye özellikle önden düğmeleri olanlardan birini seçmiştim. Odaya girdiğimde Jongin pozisyonunu hiç bozmamıştı. Bacaklarından birini yatağa uzatmışken diğeri yatağın kenarından düşmüştü, eğik bir şekilde yarı uzanır bir pozisyondaydı. Bir dizimi yatağa yasladığımda geldiğimi fark edip gözlerini araladı fakat hiçbir şey söylemedi, ben de dikkatlice ona yaklaşmaya başladım.

Yaptığım ilk şey gömleğinin düğmelerini açmak olmuştu, daha önce hiçbir şekilde böyle bir durumda olmadığımız için o an oldukça garipti. Parmaklarım Jongin'in gömleğinin üzerinde ağır ağır işini yapıyordu, hafiften titrediklerinin farkındaydım ve bunu garipsemiyordum. Söz konusu Jongin olduğu sürece her saniye histeri krizleri atlatabilecek potansiyele sahiptim zaten. Hızlı hareket etmek istesem de oldukça ağırdım. Önce tek tek gömleğin düğmelerini çözdüm, ardından hafifçe sıyırıp omzunda durmasını sağladım. Göğsünün hemen altında küçük bir morluk vardı, onun dışında tamamen pürüzsüzdü. Kalbim delicesine çarpmaya başladığı için kendimi suçlayamazdım. Elimi Jongin'in sırtına yaslayıp hafifçe doğrulmasını sağladım, canının acımaması için oldukça dikkatli davranıyordum. Gömleği özenle kollarına doğru itip hızla ondan kurtuldum.

Eskiden küçük anların hesabını yapan biri değildim. Küçük fakat değerli anların pek umrumda olduğu söylenemezdi. Büyük ve ses getiren şeyler istiyordum, önemli şeyler, gösterişli ve görkemli şeylere verirdim ilgimi. Jongin'le tanıştıktan sonra ise böyle küçük anlara tüm hayatımı bağlamıştım. Küçük bir tebessümün, ufacık bir dokunmanın, bazen birkaç saniyenin bir insanın ömrünü bağlayabileceği şeyler olduğunu biliyordum artık. O an da tamamen öyle bir durumun içindeydim. Jongin'le yaşadığımız o kısacık an, ona üstünü giyinmesi için yardımcı olmam, her şey ama her şey çok önemliydi. Yoğundu, her şeyi hissedebiliyordum. Ona dokunurken tenindeki her bir kıvrımı hissedebiliyordum. Elimin altında kalbinin atması, sıcaklığı, zorlukla alıp verdiği nefesler, bunların hepsi küçük şeylerdi fakat dünyanın en görkemli anına bile değiştiremeyecek kadar değişmiştim.

H4N // sekaiWhere stories live. Discover now