Bölüm 18: Ayıkla şimdi pirincin taşını

Start from the beginning
                                    

İçeri girip kahvaltı masasına ilerlerken annemle, Ceylin Yengem sırıtıyorlardı ve cidden utanç vericiydi. Nehir ve Sinan da gülümsüyordu üstüne Nehir göz kırpıp dudaklarını oynatarak "Seni gidi seni" dedi. Abimle babama dönünce ikisinin de ifadesiz olduğunu gördüm. Gözlerim abimin kucağında oturan Barana kaydı. İlk kaşlarını çatarak bize bakıyordu ama biz müsaade isteyip masaya oturunca ağlamaya başladı. Hepimiz ona döndük, durduk yere ağlaması normal değildi.

Ceylin yenge oğlunu kucağına alıp "Ne oldu bebeğim?" diye sordu.

Baran içli içli ağlarken "Hiyaaaa... Hiya beni şevmiyor. O yanındakini seviyo... Beni şevmiyor(Sevmiyor)" deyince hepimiz güldük. Demiri kıskanmıştı.

Gülerek "Nereden çıkardın onu balım. Gel hadi kucağıma" deyince annesini umursamayıp yanıma geldi. Kucağıma onu alınca ikimizde Demir'in ifadesiz bakışlarını altında esir kaldık. Baran durmayıp sadece benim ve Demirin duyabileceği şekilde Demir'e göz kırpıp "Hiya benim!" dedi. Gülmemek için dudağımı ısırdım. Kahvaltı sessiz sedasız bitti. Birkaç kez babamın bize bakışlarını yakalasam da sesimi çıkarmadım. Kahvaltı bittikten sonra babam ve abim yerinden kalktı. Babam "Hira bize kahve yap da içelim, yeni damatlarla biraz konuşalım" dedi. Yeni damatlar derken? Sinan tamam da... Demir? Allah.

Kalbim teklerken Annem "Hadi Hira" dedi. Yutkunduktan sonra mutfağın yolunu tuttum. Mutfağın kapısına gelince duyduklarımla olduğum yerde duydum.

"Ya kızım zorla morla ama iyi adama gitmiş"

"Tabi be az ağlayıp yalvarmadı ağama verme beni diye bak şimdi kocasıyla mutlu mesut" Kaşlarım çatılırken bir yandan da ağlayasım gelmişti. Mutlu mesut?... Tabi mutlu mesut, Hira çok mutlu mesut!

"Ya kızım beni öyle adama versinler bir daha Mardin'e bile gelmem"

Sinirden kendimi sıkmaya başladım.

"Ya adam karizmanın dibi üstüne bir de İstanbul da şirketleri varmış. İyi yere kapak attı Hira"

Sakin ol! Sakin ol Hira. Öfkenin seni ele geçirmesine izin verme.

"Kız doğuştan şanslı. Hem ağa kızı hem de milyoner. Üstüne yakışıklı kocası var. Oh valla biz burada sürünelim"

Geri geri yürüyüp biraz mutfaktan uzaklaştım. Geldiğimi belli edercesine öksürerek mutfağa doğru yürüdüm. Ses olmayınca içeri girip kızlara "Kahve yapacağım" dedim. Gülümseyerek "Buyrun" dediler. Kahve yaparken onlarda işlerini yapıyorlardı. Onlara bakarak dediklerini düşünüyordum.

'Kız doğuştan şanslı. Hem ağa kızı hem de milyoner. Üstüne yakışıklı kocası var. Oh valla biz burada sürünelim' Ben mi doğuştan şanslıyım? Şanslı halim bu mu! Ağa kızıymışım, ağa kızı olmasam belki şimdi çoktan evli mutlu mesut yaşardım. Milyonermişim! Kocamın şirketleri var ve ben nerede olduklarını bile bilmiyorum. Kocam çok yakışıklı! Beni karısı olarak kabul etmeyen, elini bile sürmeyen, bana karşı sevgi beslemeyen adam yakışıklı olsa ne yazar. Kahveleri yapınca tepsiye koyup babamın çalışma odasına yöneldim. Kapısını tıklatırken heyecandan ellerim terlemeye başladı. Kapıyı açınca içeri girip ilk önce deri sandalyesinde oturan babama verdim kahvesini sonra masanın önünde tek kişilik koltuklarında oturan ağabeyime onun karşısında oturan Sinan'a verdim. Sinan'ın yanında oturan tek kişilik koltukta oturan Demirin kahvesini verirken Demir'in bana baktığını fark ettim. Kimseye çaktırmadan dudaklarımı oynattım. "Özür dilerim"

Sadece gözlerini kapatıp açtı. Odadan çıkarken "Afiyet olsun" dedim.

Demir'in Hirası (Zoraki evlilik) #Wattys2016Where stories live. Discover now