Bu habere benden çok anne ve babamın sevineceğine, adımın Asmin olduğu kadar eminim.
Annem daha haberi vermeden ağlamaya başladı. Babam da gözleri dolu dolu bana gururla bakıyordu. Sırf gözlerindeki bu gururu görebilmek için, geceler boyu ders çalıştım onları mahcup etmemek, emeklerinin karşılığını azda olsa böylece verebileceğimi düşündüm.
Annem ağlayarak bana sarıldı.

"Canım kızım, gözümün nuru, her şeyim bize bu duyguyu yaşattığın için önce Allah'a, sonrada sana teşekkür ederim ,inşallah eline mesleğini aldığın günleri de görürüz." diyerek kolları arasındaki beni dahada sıkarak sarıldı. Babam da annemin elinden beni kurtarmakla meşguldü.

"Hanım az bıraksan da bizde kızımızla gurur duysak, gel buraya benim dağ çiçeğim." dedi.

Babam çok sevindiği bir olay olduğun da bana adımın anlamı yani dağ çiçeği diye seslenir.

"Hala inanamıyorum ben üniversiteyi kazandım, hemen gidip başvuru ve yapmam gereken bir yığın dolusu iş var" dedim. Benim bu sözüm üzerine babam ve annem bana üzgün gözlerle baktılar ve ben bunun neden olduğunu tahmin edebiliyorum.

Babam " Acelen ne kızım biz sensiz ne yapacağız, İstanbul'a tek başına nasıl yollayacağız, zamanımız da az var. Bari son gününe kadar bizimle birlikte kal, ben seni kendini ellerimle götürüp senin beğendiğin bir yurda kaydını yaptıracağım" dedi.

Ben ve annem bu sözler üzerine ağlamaya başladık. Bu sefer de annem söze başladı.

"Baban çok haklı kızım az zamanımız var. Son günlerimizi birlikte geçirelim, sonra seni yurda kaydederiz olmaz mı?" dedi.

Bende bu sözler üzerine daha fazla dayanamadım ve ikisine birden sarıldım.

"Siz benim her şeyimsiniz, ben sizi nasıl kırabilirim. Tamam sizin dediğiniz gibi olsun bol bol vakit geçirelim, ama sanki bir daha sizi görmeyecekmişim  gibi konuşmayın, beni üzüyorsunuz." diye sitem ettim. Annem ellerinin tersiyle göz yaşlarını sildi ve hafifçe burnunu çekti.

" Tamam canım sen üzülme, gidene kadar bir daha bu konuyu açmayacağız, normal hayatımızda nasıl vakit geçiriyorsak aynen devam edeceğiz."  diye sesi ağladığı için hafif boğuk çıkmış halde konuştu.

Babam da annemi desteklemek amaçlı başını aşağı yukarı onaylama manasın da salladı. Allah'ıma binlerce şükürler olsun ki bana böyle bir aile verdi ve ben bunun için her zaman şükrediyorum. Annem bu duygusal anı daha fazla uzatmamak için, ellerini birbirine çırptı ve söze başladı .

"Evet yeter bu kadar duygusal anlar, şimdi bu güzel haberi kutlamamız lazım. Ben yemekleri hazırladım, hadi aşağı inip sofrayı kuralım." 

Hep beraber aşağı indik. Babam salona geçip, vazgeçilmezi olan tekli koltuğa kuruldu ve gazete okumaya başladı. Bizde mutfağa geçtik, annem yemeği tabaklara koyarken, bende çatal kaşıkları masaya dizmeye başladım. Bir yandan iş yaparken, diğer yandan annem benimle ne kadar gurur duyduğunu anlatıp duruyor. En sonun da işlerimizi bitirdiğimiz de mutfak kapısından babama seslendim.

"Babacığım sofra hazır, hadi gel seni bekliyoruz."

" Tamam bir tanem geliyorum." dedi.

Ben masaya kurulurken, babam da arkamdan geliyordu. Hep beraber sofraya oturduğumuz da koyu bir sohbet başlamış oldu. İstanbul'a gittiğim zaman en çok özleyeceğim şeylerden birisi de, bu ailecek yediğimiz yemekler olacak hiç şüphesiz. Çünkü ben hiç tek başıma yemek yemedim ve nasıl yapacağımı, bu hayata nasıl alışacağımı bilmiyorum ama, alışmam gerektiğini -daha doğrusu zorunda olduğumu - biliyorum.

DAĞ ÇİÇEĞİMWhere stories live. Discover now