1. Bölüm "Mektup"

En başından başla
                                    

Düşünceli bir şekilde arabaya binmiştim. Direksiyona ellerimi götürdüğümde aniden evde unuttuğum bir şey olduğu düşüncesine kapılmıştım. Sanki bir şeyler beni o eve geri götürüyordu. Bu son girişim olacaktı. Şüphelerimin beni eve sürüklediğini biliyordum. Hızlı adımlarla apartmanın kapısından içeri girmiş ve hızla kendimi eve yeniden atabilmiştim. Etrafa bakınırken aklımdaki düşüncem beynimi kemiriyordu. Onun beni aldattığını düşündüğüm için bir delil bulmak istiyordum. Eşimin çalışma odasına girmiştim. Aynı zamanda beni ilk misafir olarak ağırladığı odaydı. Bu odayı seviyordum. Duvarlarına acılarımı, gözyaşlarımı ve kederlerimi kazımıştım...Buraya gelen bir çok hasta gibi.

Düşünürken bir yandan ise gözlerim birşeyler arıyordu. Dayanamayıp, hep yapmak istediğim birşeyi yapmıştım. Odayı düzenli bir şekilde taramıştım. Kendimi kusursuz bir soyguncu gibi hissediyordum. Çalışma masasına geldiğimde hızımı almadan çekmeceleri kapatıp açmıştım. Ve sonunda bir şeyler bulduğumu sanmıştım. Gözlerim iyice açıldığında şaşkın bir şekilde çekmecedeki orta boy gri kutuya kesintisiz bakmaktaydım. "Ne var bunun içinde!? Tanrım! Delirmek üzereyim kesin beni aldatıyor." Kendi kendime söylenirken, elime aldığım kutuyu açmaya çalışıyordum. Aniden açıldığında içinden birkaç parça gereksiz not defteri ve küçük not kağıtları yere saçılmıştı. Toplamaya çalışmış, her şeyi yerine bırakmıştım. Önümde duran zarfı da alıp içine koyacakken, fikir değiştirmiş ona bakmaya karar vermiştim. Okumaya başladığımda, sanki başımdan aşağı bir kova kaynar su boşaltılmıştı. Kollarım iki yanıma düşmüş, gözlerimdeki yaşları durduramamıştım.

- Leo'nun ağzından;

" Jade, benim minik meleğim... Seni öyle çok özledimki, tarifsiz duygularımı anlatacak kelimeler bulamıyorum. Affet. Sen haklıydın vampir denilen kan emiciler gerçekten var. Bütün bu olanların sebebi onlar. Sana inanıyorum artık.

Her zaman buluştuğumuz yeri biliyorsun. Mavi göl. Oraya git ve orada ismimizin kazılı olduğu ağacın altında flash belek var. Onu polise tesilm etmeni istiyorum. Lütfen bunu yap. Sakin ama sakın bilgisayardan açıp bakmayı deneme IP adresine ulaşabilir o köpek. Sevgilim, bunlar düşündüğümüzden daha tehlikeliler. Bunu benim için yap. Beni arama lütfen. Sadece seni hayatımın sonuna kadar seveceğimi bil.

Jade, ben seni asla terketmedim. Ben seni korumak istedim."

Orayı öylece dağınık bırakıp, oradan hışımla ayrılmıştım.

Olayın şokundan çıkamıyordum. Ağlamamın önüne geçemiyordum canım acıyordu. Lanet olsun kendimden nefret ediyordum. Aynı zamanda eşim Jack'i bunu benden sakladığı için öldürebilirdim. "Neden!? Neden bu kadar geç neden!?" Arabayı nereye sürdüğümü bile görmüyordum. Gözlerim doldukça arabada sesli şekilde bağırarak ağlamıştım. Sakinleyemiyordum. Kalp atışlarım ve heyecanım içimde patlamak üzere olan bir bombanın harakete geçmesini sağlamıştı sanki. Yaklaşık otuz dakika sonra Leo'nun bahs ettiği bölgeye gelmiştim.

"A a a ğacımız..."

Bir yıkım daha. Ağacımızı kesmişlerdi. Kendimden nefret ediyordum. Onun bana emaneti olan hiçbir şeye sahip çıkamamıştım. Dizlerimin üstüne çökmüştüm. Kalbimin acıdığını ve vicdanımın acımı körüklediğini hissediyordum. Hıçkırıklara boğulduğumda dudaklarımdan kesintilerle çıkan sözlerimi Leo'ya iletmek istercesine, yüzüme vuran rüzgara bağırmıştım. "Leo! Leo! Sen değil, ben seni terketmişim... Benden nefret et Leo!" başım önüme düşmüş, gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülürken fısıldamıştım. "Sen beni korumak isterken.. Ben..." Telefonumdan gelen ani titreşimle dikkatim dağılmıştı.

VAMPİRİN GÖZYAŞLARI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin