bölüm-49(KATİL)

4.3K 180 4
                                    


TANEM

Eve nasıl geldiğimi hatırlamıyorum ama gökhanın koltuk altlarımdan bana ayakta duracak gücü vermesi canımı yakmaya başlamıştı.vücudumdaki her kemik pelteye dönüşmüştü ve dayanağımın gitmesi ihtimali bile beni korkutuyordu.burnumdan akıp dudaklarımın üzerine düşen kan kurumuştu artık,tıpkı üstüme bulaşan kendi pisliğim gibi.kapının zili gecenin karanlığında yankılanırken başım zonkladı tekrar.kuş cıvıltısı ruh halim için fazla neşeliydi,fazla gürültülüydü.

"az daha dayan güzelim"dediğini duydum gökhanın ama yarım açık gözlerimi yüzüne çeviremedim.montum ağır geliyordu üzerime,zaten bere ve atkımın nerde olduğunu bilmiyordum.montumdan kurtulmak istedim ama koltuk altlarım ağrıyordu ve ben hareket etmeye çalışınca Gökhan ellerini daha da sıkıyordu.kapının açıldığını keskin bir iç çekiş sesiyle anladım.gözlerimi açıp tam karşımdaki silüet e baktım ve yaşlar kurumu göz pınarlarıma doluştu.

"ne oldu sana böyle!"sesindeki şaşkınlık ve merak beni daha kötü yapmaktan başka bir işe yaramıyordu.cevap veremedim.ağzına kadar dolu bir depo gibi hissediyordum kendimi.o deponun bir deliği vardı ve ben o deliğin ucunu elimle kapatmıştım.elimi çekersem bütün birikim kaybolup gidecekti diye korkuyla elimi ağzıma bastırmaya devam ettim.gökhan beni elaya doğru yöneltip ellerini kollarımdan çekti.

"benim korumalar uyanmadan çıkmam lazım"dedi kısık bir tonda "sağ sağlim teslim ettim.benden günah gitti" ela hayretle

"sağ sağlim hali bumu?"diye sorunca Gökhan omuzlarını silkip merdivenlere yöneldi.ela elini koluma sokup beni içeriye çekti ve ayakkabılarımı dahi çıkarmadan banyoya soktu.lavabonun kenarından destek alarak ayakta durmaya çalışıyordum.gözüm aynaya aldı.

Göz yaşlarıyla yüzümün her köşesine dağılmış rımel yanaklarımda siyah yollar bırakmıştı,gözlerimin içi kıpkırmızıydı ve mavileri dahi kızıl damarlar kaplamıştı.burnum siyah ve kırmızıya karışmıştı.kurumuş kanın rengi bordoya çalmaya başlamıştı.dudaklarım şişmişti ve kenarlarında kandan yollar vardı.saçlarım ıslanmıştı ve kafama yapışmıştı.berbat görüntümü incelerken gerçekten öldüğümü hissettim.bakışlarım bomboştu.kalbimde hissettiğim keskin sancı yüzümün buruşmasına neden oldu ve ağzımdan küçük bir inleme kaçtı.yere çökerken bir elimi kalbimin üstüne bastırdım ve ağlamaya başladım.delikteki elimi çekmiştim sanki.

Mağazaya girip beğendiği oyuncağı alamayan bir çocuk gibi çaresizce ağlıyordum.biraz korku,biraz hayal kırıklığı,çokca acı... ölmüştüm ya hani ben.neden bu kadar acıyordu?

Ela hemen yanıma çöküp eliyle yüzümü kaldırmaya çalıştı.

"neyin var tanem?"diye sordu korkuyla "yaralandın mı?"

"EVETTTT!"diye bağırdım var gücümle "EVET!EVET!EVET!ela şok olmuş gibi bana bakıyordu ama volkanlar hala birbiri ardına patlıyordu içimde.durduramıyordum kendimi, anlamsızca patlayı veriyordum banyonun nemli yüzeyine çökmüş bir halde.ne kadar savunmasızım,ne kadar çaresizim!kendi özgürlüğümü elime almaktan acizim!

"acıyor ela..."diye fısıldadım sonra güçlü bir nefes alıp tekrar bağırdım "EVET YARALANDIM!" elanın yere koyduğu elini aldım ve avuç içini kalbimin üzerindeki elimin üzerine yerleştirdim.

"hissettin mi?"diye sordum ruhsuzca "atmıyor artık...çok büyük yara aldı ela atmıyor artık..."ela elini çektiğinde yüzüne baktım,gözleri dolmuştu ve dudakları titriyordu ama sert durmaya çalışıyordu.

"kendine gel lütfen"dedi yalvararak "neyin var?"elini bırakıp bildiğiniz secde pozisyonunda yere kapandım.hıçkırıklarım boynumu eğri tuttuğum için güçlükle çıkıyordu ama bir şekilde yolunu bulup çıkıyordu işte.ne acı veriyormuş hayal kırıklığı.nasıl parçalanıyormuş insanın içinde biriktirdikleri.

AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin