Bölüm 8 - Kendin Ol Yeter

En başından başla
                                    

Yalnız uyanmanın buruklu üzerine düşünmeye çok müsait bir ortamdı ama karnımın gurultusu bir anda tüm beynimin odak merkezi oldu.

Yiyecek bir şeyler aramak üzere yataktan çıktım. Kalkar kalkmaz kapını yanındaki masada duran büyük sandviçleri gördüm. Doğruca onlara gidip tamamını yedim.

İşte şimdi beynim tamamen yerindeydi artık.

Alinin benimle beraber çantamı da getirdiğini görünce deli gibi sevindim. Hızla aynamı çıkarıp saçlarıma baktım. Baya kırpmıştı saçlarımı o beyinsiz ama insan içine çıkabilecek gibi bir şekil verebileceğimi düşündüm. Sadece iyi bir kuaför lazımdı.

Ama her şeyden önce... SAAT KAÇTI?

Saat sabaha karşı 5ti. Eve varabilirdim hala! Tüm bu olaylar büyümeden girebilirdim odama!

"Tabi hala aynı gündeysek kızım!" dedim kendime. Sonra telefonuma bakıp rahatladım.

Nerede olduğumu anlamalıydım. Kapının dışından tuhaf gürültüler geliyordu. Yavaşça araladım. Karanlık ve geniş bir koridor görüyordum. Depo gibi bir yerdi burası. Demir merdivenleri görünce yavaşça aşağı indim.

Aman Allah'ım! Ali beni dövüştüğü yere mi getirmişti? Yoksa burada mı yaşıyordu bu çocuk?

Gözlerimi kısıp ringi görmeye çalıştım. Tabi ki Ali oradaydı.

Yine karşısında kendisinden çok daha cüsseli bir adam vardı ve yine onun canını okuyordu. Yavaşça merdivenlerden aşağı birkaç basamak indim. Sonra birden buraya ilk geldiğim gün beni ringe atlamaktan vazgeçiren adamı gördüm. Gerçekten o muydu? Biraz daha yaklaştım. Bayağı bir tiryakisiydi herhalde bu işin. Dövüş bitti, insanlar "GÖLGE!" tezahüratlarıyla coşuyordu. Ben de adama bakıp yüzümü buruşturdum. İyi birine benziyordu ama böyle boktan bir şeyin parçasıydı ve bu iğrençti. Çelişkili bir durumdu yani.

Düşüncelere öyle dalmıştım ki bana yaklaşan gençleri ancak "Naber fıstık?" diye sorduklarında fark ettim. Merdivenlerde bayağı aşağı inmiştim onlar da biraz yukarıdaydı. Bir an tekrar yukarı mı çıksam yoksa aşağıdaki kapıya mı yönelsem bilemedim, öylece kaldım. İki gençten biri hızlıca üst basamaklara geçti. İkisinin arasına kalmıştım.Sarhoştular ve eğlence istiyorlardı. Sorun çıkmadan sessizce uzaklaşmak istiyordum çünü çok ciddi sapıklar gibi görünmüyorlardı. Evet bunu anlıyordum galiba artık... "Gecesi kaça?" dedi bir tanesi ve elini belime dolamaya çalıştı. Onu sakince itekledim. Bu kez arkamdan diğeri kolumu yakaladı ve beni kendisine doğru çekti "Çok güzelsin bunu biliyor musun?" dedi. Kolumu çekmeye çalışıyordum ki tuhaf boğuk bir ses duydum. Baktığımda merdivenlerin yanındaki genç yere serilmiş duruyordu. Morluklarla ve kanlarla dolu yüzüyle Ali ona bakarak yumruğunu sıkıyordu. Onu devirmişti.

Diğer çocuk hızla kolumu bıraktı ve teslim olmuş gibi avuçlarını kaldırdı "Abi kusura bakma. Pardon biz şey sandık... Şey.." deyip koşar adım uzaklaştı. Ali de arkasından pis pis bakıp gidişine izin verdi.

Salondaki herkesin soluğunu tutmuş bizi izlediğini fark edince utanıp başımı eğdim.

Bu kez Ali kolumu sertçe tutup çekiştirmeye başladı ve sessizce "Yürü. Hemen." dedi.

Onu dinleyip beni kapıdan çıkarmasına izin verdim.

Sokaktan tamamen çıktığımızda hala kolumu tutuyordu. Hava alacakaranlıktı.

"Bırakacak mısın acaba? Canımı yakıyorsun."

Şaşkın şaşkın bakarak elini çekti. "Özür dilerim. Çok özür dilerim!"

"Yok tamam azcık sıktın sadece."

"Hayır Deniz! Tüm bu olanlar için. Seni asla buraya getirmemeliydim. Ben... Sana bir şey yapmadılar değil mi?"

"Yaa abartma tamam ben neler atlattım sadece kafaları güzeldi."

"Ben öyle görünce... Sinirim hala geçmedi! LANET OLSUN DİĞERİNE DE VURMALIYDIM!" elini sıkıp yanındaki duvara bir yumruk geçirdi.

"Ali sakin olur musun?"

"Tamam. Seni eve bırakacağım şurdan bir taksi çevirelim. Ama önce.. Çantanda peçete su falan var mı?" diyip yüzünü gösterdi.

Yol boyunca takside hiç konuşmadık. Ama ben sessizce yüzündeki ve ellerindeki kabuk tutmaya başlayan yaralara baktım. Ciddi bir ifadeyle yola bakıyordu. Bu çocuk kesinlikle tuhaftı. Bir insan kendine neden yapardı bunu diye düşünüp duruyor bir yandan da "Canın çok yanıyor mu?" diye sormak, ona sarılıp üzülme demek istiyordum.

Taksiden indiğimizde arka bahçeye yürüdüm. O da peşimden geldi. Çitin önünde durdum ve öbür tarafına atlamak için ellerimi üzerine koydum.

"Deniz."

Ellerimi bırakıp ona döndüm. "Evet?"

"Bir daha asla görüşmeyeceğiz. Başını da belaya sokmayacağım."

"Sen bir şey yapmadın ki..."

"Hayır neyi kast ettiğimi biliyorsun polislerle olan gece ve bu gece seni depoya götürmemeliydim ama mecburen..."

"Benim suç-"

"Deniz git."

"Hayır beni dinleye-"

"DENİZ! GİT!"

"Ama saçma-"

"DENİZ DEFOL GİT! Yeter tamam mı? Bir daha dahil olmayacağım hayatına. Kim haklı kim saçmalıyor umrumda değil. Okulda görürsen de selam falan verme. İki yabancı olalım."

"Ya sen bana yardım ettin. Şimdi neden böyle yapıyorsun?"

"Kızım kafan almıyo mu aması maması yok! SİKTİR GİT! Seni öyle Banu'nun elinde görünce acıdım sadece, hepsi bu. Sonra da başıma bela oldun."

"Belaysam eve bırakmana gerek yoktu! Kurtarmana falan da!"

"Hala konuşuyorsun keşke kurtarmasaymışım. Sadece baban zengin biri anlaşılan her okul çıkışı şoför falan yolluyo başına bişi gelse benden bilirler diye getirdim. Aramızdakiler de netleştiğine göre hadi evine!"

Daha fazla uğraşacak gücüm yoktu. Arkama bakmadan duvardan atlayıp eve girdim.

Hikayeyi severek okuyorsanız beğeneceğini düşündüğünüz 1 (bir) arkadaşınıza söyleyin veya whatsapptan gönderin  🙌🏼 Bu kez oy ve yorum değil farklı bir şey yapalım 😂❤️

Sokak DövüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin