HARABE

45.6K 1.1K 383
                                    





(Tanıtım filmi medyada bulunmaktadır. İyi okumalar olsun.)
(Bu romanda zihin akışı tekniği kullanılmaktadır.)

"Benimle beraber." dedi, iç kulağımdan, beyin kıvrımlarıma kadar uzanmakta olan çınlamayı umursamayan bir yavaşlıkla. Mevt çağına ait basamakları zorlanarak çıkan genç bir kadının fütursuz bakışlarını, hiçbir kutsal kitaba uymadan, kendi içerisine hapseden gözlerime baktı.

Sesli harflerin sırtına geçirdiği paslı hançeri daha da derine saplamak istercesine, "Şimdi." diye eklediğinde, ses tonu, kural tanımayan bakışlarındaki ağırlığa özenmişti, ıssız sokaklara dağılan o kasvetli duyguları andırıyordu. Olağanüstü bir yeteneği, beyaz sayfalarda zanaatını konuşturan siyah mürekkep ile değerlendirmeyi seçen kaderin, bizim adımıza yazdığı son dansın bu olduğundan habersiz, sağ elini davetkarca öne doğru uzattığında onu onaylarcasına attığım ilk adım sırasında bana yardımcı olmuş, kirli günahların varlığını tenine dökerek, tiksindiriciliği uzadıkça uzayan bir tebessümü renksiz dudaklarında gezdirmişti. Sessizdi. Kalabalığın Azrail için sağladığı kolaylığı tanıyan renkli ışıklandırmalar, üzerimizde sanatsal bir biçimde pullanırken dipsiz bir acıyı uçuk bir sızı eşliğinde bedenimin her zerresinde hissettiriyordu. Kararsızlığımı kanıksadığından, dengede kalıp ona uyum sağlayabilmem niyetiyle nazikçe bileğimi kavramıştı. Adı ölümdü, bunu biliyordu.

Beni tekrardan -aramızda ufacık bir boşluk dahi bırakmayarak- kendine çektikten hemen sonra ayakkabımın ince topuğuna dolanan eteğimi kaldırıp geleceğe pusu kuran düşüşümü engelledi. Geriye, sola doğru çekilirken et kesen büyük bakışlarını bir saniye dahi benden ayırmamıştı. Altında yattığı toprağın kuruluğuna rağmen nefes almaya çabalayan düşüncelerime aldırmadan duygularıma halen lapa lapa kar yağdırıyor, tanımlamanın oldukça zor sayıldığı hislerimi ruh gözümü titretircesine donduruyordu. Geçmişin taşlı yolu üzerinde yan yatan koca bir enkazın içerisinden alınıp ceset torbasına konulan bir ölüye dönüştürdüğü doğruydu fakat -asla- bayıltana kadar hırpaladığı bir bedeni arabasının arka koltuğundan gece sokaklarının en ücra köşelerine bırakacak bir adam da değildi: Bu kadar sıradan bir döngünün yavruladığı noktada nefes alıp vermesinin mümkünatı yoktu.

Ruhu hedef alan ağır tokatlarla tüm benliğimi soğuk mermerin üzerine seriyor, yardım dilenmenin nasıl yapıldığını unutan, sarsıntılar arasında tamamen kararmak zorunda kalan bakışlarıma perdelenen renksiz tonlamaları geleceğimin aynası olarak kabullendiriyordu.

Aramıza koyduğu mesafeyle beraber eteğimin belimde topladığı kısmını serbest bıraktı. Kanın irrite eden kokusunun, etrafında bir tabaka halini aldığı elini, beline doladığım bacağımın üzerine yerleştirmiş, kendini bulduğu noktayı saplayıncaya kadar tenimde gezdirmişti. İflasa meyilli ciğerlerimin arasında iyiden iyiye kabaran ürpertinin düşüncelerime geçit vermemek için birbirine bastırdığım dudaklarımdan vasıfsız bir şekilde sıyrılıp omzuna sürtündüğünü hissetmek kaçınılmazdı: Yalpalıyordu.

"Tekrar." dedi. Tanrı'nın gücünü sorgularcasına küstah bir ton kullanırken göğsünü kabartan sesinin aleve verdiği kanlı kelimeler, bir mucize beklemek uğruna tüm bu olanları devam ettirmemem gerektiğinin en açık kanıtıydı.

Onu mevt karanlığında dahi hissedebiliyordum lakin bu, doğru bildiklerimin zaten sayılı olan ömründen çalmaktan başka bir anlamda taşımıyordu; bu doğruydu.

Yaptığı ani, -ani olmasının getirisi olarak- sert bir hamle ile kaliteyi yansıtan gömleğinin özenle ütülenmiş yakasında kilitli kalan aciz bakışlarım, küllerini tutuştururcasına usul usul bedeninde gezindi. Sırtımı tamamiyle göğsüne yaslamamı sağladığında beni hafifçe havaya kaldırmıştı. Normal şartlarda var olandan daha yavaş hareket ediyordu: Gergindi. Ağır bir üslup kullanarak dile gelen bakışlarımın onu rahatsız ettiğini hissettirmesine rağmen aramızdaki iletişimi bozmadan başını sol omzuma yasladı. Bekledi.

HARABE (MAİN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin