-42- "Tebrikler. Sonunda uyanmışsın."

Start from the beginning
                                    

Böyle tehdit dolu şeyler düşünmeme bakmayın. O bir harekette bulunana kadar içimdeki cevheri dışarı çıkarmaya niyetim yoktu.

Aynı gece dışarı çıktık. Bara gittik. On sekiz yaşında olduğumdan dolayı içim rahattı.

*On sekiz yaşına kadar beyin tam olarak olgunlaşmıyor, gelişimini sürdürüyor. Bu yaşa gelmeden önce alınan alkol beyin hücrelerinizi öldürüyor. Siz siz olun, düşüncelerinizi köreltmeyin. İçki bir gecelik için zevkli olabilir, ama beyniniz size her gün gerekli.*

Kamu spotumuzu da yaptığımıza göre hikayeye kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Geldiğimiz bar Çağkanların yıllardır müşterisi olduğu, barmenle kanka oldukları bardı. Bir süredir kapalıydı, Çağkan beni buraya taşındığımız hafta getirmek istemişti fakat tadilattaydı. Dün yeniden açılmış ve şerefine de herkes buradaydı. Duvar kenarında birbirinin üstüne çıkmış Kaya ve İpek'i seçtim. Olabilir. Alper ve birkaç erkek bir masada yayılmışlardı. İçerisi çok kalabalık olduğundan onları görebilmiş olmam bile bir mucizeydi.

Soluma döndüğümde Çağkan yoktu. Etkileyici. Ben de İpek'in işinin bitmesini bekledim ama onun sonu gelmeyecek gibiydi.

Gözlerimle tüm insanları taradım, tanıdık yüzler görebilmek için. Erkekleri gördüğüm yere baktım Çağkan'ı bulmak amacıyla ama o yoktu. Sonunda onların yanına gitmekte karar kıldım.

Alper'in sırtına dokundum ve onların yanına oturdum. Biraz sonra muhabbet koyulaşmış ve içkiler artmıştı. Üst üste söylenenler sonucu benim de kafam gitmek üzereydi.

Benim eşiğim yüksektir. Öyle birkaç shot'la salmam. Kendimi durdurmaya çalıştım ama içki güzel geliyordu.

***

Kendimi masadan zorla kaldırdım ve tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım. Biraz kendime gelmiştim tabii ama bu gece bu kadarı yeterliydi.

Masaya döndüğümde erkeklerin çoğu ortalıkta gözükmüyordu. İşin iyi tarafı, Pınar oradaydı. O da çoktan sarhoş olmuş gibi görünüyordu. Ne ara bu kadar içmişti?

Çağkan'ı bulmaya çalıştım. Burada olmalıydı; beni burada bırakıp gitmezdi, gidemezdi.

Ve sonra gördüm. Duvar kenarında Asya'yla konuşuyordu. Ayakta duramıyor gibi bir hali vardı, duvara yaslanmıştı. Asya da aynı şekilde sarhoştu. Çağkan'dan tek farkı, onun içindeki arzuyu hissedebiliyordum. Kötü emellerine olan arzuyu.

Uzaktan onları izledim. Dans eden insanlardan gözükmüyor olmalıydım. Zaten yanlarına gidecek gücü de kendimde bulamamıştım. O şekilde durdum. Geçen zamanı fark etmeden durdum. Omzumda bir şey hissettim ama dönüp bakmadım bile.

Bir süre bilincim kapandı. Nasıl oldu bilmiyorum. Çok kısa sürmüş olmalıydı çünkü hala aynı yerde ayaktaydım. Tek farkı Çağkan'ı görmüyor oluşumdu. Asya bir yere bakıyordu. Asya'nın baktığı yere döndüğümde kutunun içinden tablet yerine hıyar çıkmışçasına şaşırdım.

Dans pistinin ortasında Ekin Çağkan'a sürtüyordu.

"AVADA KEDAVRA!"

Yazar Notu: Bilmeyenler için, "Avada Kedavra" öldüren lanettir.

Görünüşe göre Ekin halledilmemişti. 

Halledilmek istiyordu. Diğer anlamda.

"İçimdeki cevheri dışarı çıkarma" olayım vardı ya. Hani biri bir şey yaparsa demiştim. İşte o an bu andı.

***

"Neredeyim ben?"

"Uyandın!"

"Ne oldu bana?" Bu bilincimin kaçıncı kapanışıydı acaba? Artık buna bir son verilmeliydi.

ÜABMWhere stories live. Discover now