-2- "Güzellik desem?"

55.8K 2.7K 587
                                    

Uyandığımda havaalanına varmak üzereydik. Kitap bavulumu yanıma aldım ve check-in yaptık. Bavulumu verirken tereddüt etmiştim çünkü kitaplarım benim her şeyimdi. Onlara bir şey olmamalıydı.

Diğer tüm bavulları İzmir uçağına verirken senin bavulunu başka uçağa verecekler İdilcim.

Sen bir sus. Kitaplarım olmadan yapamam ben. Diğer tüm eşyalarıma veda etmek zorunda kalmıştım çünkü taşınacağımız ev çok büyükmüş ve doluymuş. Annemin dediğine göre. Göreceğiz bakalım.

Uçağa bindik.

"Anne koltuk numaramız kaç?"

"2B, 2C."

"Ya niye pencere kenarı almadın- bir dakika 2 mi?"

"Evet hayatım Savaş öyle almış."

"Şu Savaş kendini ne sanıyor acaba business falan neyse."

Koltuğuma oturdum. Annem kitabını açıp okumaya başladı. Kitap kurtluğunu nereden aldığım belli. Annem. Yanımıza bir adam oturdu. Öyle hikayelerdeki gibi beni kesen taş bir çocuk oturmadı. Tamam sakinim. Uçak hareket etmeye başladı. Ben de kafamı arkama yasladım ve uyumaya çalıştım. Pek çalışmama gerek yoktu zaten sabahın köründe kalkınca.

***

Annemin beni dürtmesiyle uyandım. Yanımdaki taş çocuk numaramı istemedi. Çünkü öyle biri yoktu. Sanırım gelmiştik. Uçaktan indiğimizde hızla bavulumu almaya koştum. Annemin arkamdan güldüğünü hissedebiliyordum.

Bavulumu dönen zımbırtıdan çekip alınca yere koyup içine baktım. Kitaplarım oradaydı. Derin bir nefes aldım.

Kafayı yemişsin sen İdil insanlar senin kitaplarını alıp ne yapsın? Biraz sakin pls.

Tamam anladım. Ama sen de benim kitaplarımın ne kadar değerli olduğunu anlamış olman gerekirdi.

Annemi buldum ve çıkışa doğru yürüdük. Bizi bir limuzin bekliyordu. WTF limuzin?!

"Yok artık."

"Ne oldu İdil?" Annem şaşırmışa benziyordu.

"Annecim bu adam yani yuh eğer oğlu da böyleyse ben giderim."

"İdil saçmalama."

Saç malanmaz taranır.

"Hayatım adam bize jest yapmış ne kadar düşünceli." Annemi de kaybettik.

"Kesin düşünceli olduğundandır."

Bunu kısık sesle söylemiştim ama annem duymuştu.

"İdil sen de abartma bin şu arabaya." Araba deme bu araba değil. Başka bir cisim.

Söylenmeyi kesip arabaya bindim. Ipod'umu açıp kulaklığı taktım. Müzik ve kitaplar. Hayattan bağlantımı kesen iki şey.

Çeşme'nin sokaklarına baktığımda çok şirin küçücük evler vardı. Bazıları da çok büyüktü. Bazılarının kendi havuzları, bahçeleri vardı. Hepsi gayet huzurlu görünüyordu.

Biraz daha gittiğimizde denizin önündeydik. Plajda güneşlenen insanlar, denizde eğlenen çocuklar... Burası çok güzel bir yerdi.

Daha önce hiç Çeşme'ye gelmemiştim. Annem küçükken geldiğimizi söylüyor ama ben hatırlamıyorum haliyle. Bir evin önünde durduk. Ev demeye bin şahit. Otel ya da malikane olabilir emin değilim.

Gösterişli arabadan indik -çantamı aldım- ve evin kapısını çaldık. Savaş açtı ve annemle öpüştüler -midem bulandı- ve bana da sarıldı. İçeri girdiğimizde merdivenlerden bir çocuk indi.

WTF?!

Dünyaya ait olmayan meteor önümdeydi. Dar tişörtünden karın kasları belli oluyordu. Ok o zmn.

Annem ona sarıldı ve Savaş'ın yanına koltuğa oturdu.

"Çağkan, İdil'e odasını gösterir misin?"

"Baba ben dışarı çıkıyorum."

"Çağkan odasını göster." Savaş'ın gözlerinden ateş mi çıkmıştı?

Çağkan gözlerini devirdi ve merdivenlerden geri çıkmaya başladı. Annem kaş göz işaretleriyle onu takip etmemi söyledi. İkinci kata çıktık ve bir odayı işaret etti.

"Odan burası prenses. "

"Bana prenses deme."

Kapının kolunu tuttum, Çağkan diğer elimden tutup beni kendine çevirdi.

"Güzellik desem?"

"Anan de."

Bir an önce odama girmek istediğimden bana bir şey yapmadan kapıdan içeri girdim.

Odam havalıydı. Dolaba baktım, hiçbir şey yoktu. Çeşitli yerlere göz gezdirdikten sonra yorulduğumdan yatağıma yatıp uyudum.

Buraya kadar okuduysan tebrikler devam et bence hskjdkdks

Keyifli günler^^

-İdil

ÜABMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin