-8- "Buraya geldiğimizi kim söyledi?"

40.9K 2.1K 203
                                    

Kapımın açılmasıyla zıpladım. Gelen Çağkan'dı. Zaten başka hangi öküz kapıyı böyle açardı?

"Ne var?"

"Dışarı çıkıyorum gelecek misin?"

"Ne?"

"Kütüphanen diyorum, yuha."

"Ne varmış kütüphanemde?"

"Ne yok demek daha doğru olur."

Kitaplığımın yanına gittim. "Bunlara kitap deniyor. Belki bir gün okursun."

"Komiksin."

Güldüm. "Sen de."

"Öyleyimdir. Yakışıklılığımı da unutmamak lazım. Kendime has karizmatikliğim de-"

"Odamdan çıkar mısın? Egondan nefes alamıyorum."

İdil 2-0 öne geçti sayın seyirciler.

"Gelmiyorsan gelme."

"Tamam geliyorum."

Kapıyı kapatıp çıktı. Yataktan uçarcasına indim, hızlıca duş aldım. Yeni aldığımız siyah şortu, üstüme kırmızı tişörtü giydim. Saçımı kuruttum. Normalde kurutmam. Nefret ederim saç kurutmaktan.

Odamdan çıkıp aşağı indim. Hızlıca bir şeyler atıştırdım, Çağkan koltuğa oturmuş telefonunda takılıyordu. Aç bir kitap oku arada. Yok yani. Hiç.

***

Uyandığımda evden ses gelmiyordu. Saatime baktım. 8'di. Gece dışarı çıkmış ve eğlenmiştik. Annemin bu saate kadar kalkmış olması gerekirdi. Yatağımda doğruldum ve yavaşça aşağı süzüldüm. Annem odasında uyuyordu. Savaş da yanındaydı. Gece çok geç gelmiş olmalılardı. Onların birbirlerinin yanında bu kadar mutlu olmasına sevinip mutfağa yöneldim.

Çok acıkmıştım çünkü akşam pek bir şey yememiştim. Fakat kahvaltı hazırlamaya hiç halim yoktu o yüzden bir kase çıkarıp mısır gevreği koydum, süt ekledim. Mutfaktaki masada hazırladığım şeyi yedikten sonra yukarı çıktım.

Çağkan'ın kapısı aralıktı. Uyuyordu. Yavaşça kapıyı açtım ve yatağına doğru yaklaştım. İçerisi onun parfümü kokuyordu. Yatağının kenarına oturdum ve saçını okşamaya başladım. Yumuşacıktı. "Niye böyle bir şey yapıyorum mal mıyım ben?" diye düşündüm. Tam kalkacaktım ki arkamdan bir ses duydum.

"Gitme."

Ne yani uyanık mıydın? İnsan haber verir.

"Saçımla oynamanı sevdim." Cevap vermedim.

"Herkes uyanana kadar benimle kalır mısın?"

Başımı salladım ve beni yatağına çekti. Yüz yüzeydik ve dudaklarımız konuşsak birbirine değecek gibiydi.

"Gözlerin çok güzel İdil."

Dudakları dudağıma sürtmüştü.

"Önceden söylemiştin."

İdil odunsun sen de. Başka bir şey daha söyle.

"Senin de öyle."

Biz böyle bakışırken aşağıdan annemin sesi geldi.

"İdil, Çağkan hadi kahvaltı hazır."

"Hadi inelim."

"Biraz daha kalamaz mıyız?"

"Hoşçakal."

Yataktan kalktım ve odama gittim. Hızlıca duş aldım ve içime bikinilerimi, üstüne plaj elbisemi giydim. Bugün Çağkan olsa da olmasa da denize gidecektim.

Kahvaltıya gittiğimde Çağkan masadaydı. Savaş konuştu.

"Kızım, bugün Çağkan'la denize gidin. Seni arkadaşlarıyla tanıştırsın." Annem gülümsedi.

"Tamam gideriz."

"Güzel. O zaman biz de bugün annenle dışarı çıkabiliriz. Bütün gün denizde kalabilirsiniz, akşam da dışarı çıkın. Gençsiniz siz eğlenin her gün ev olmaz."

Hayırlısı be gülüm.

Kahvaltımı bitirip yukarı çıktım. Plaj çantama güneş kremimi, bazı kitaplarımı Ipod'umu, telefonumu, havlumu koydum. Güneş gözlüğümü kafama taktım.

Ardından Çağkan odaya girdi. Daldı da diyebiliriz.

"Kapı çalmayı öğrensen iyi olacak.

Beni umursamayıp yanıma geldi. Çok yakındı ve nefesini boynumda hissediyordum.

"Seni aşağıda bekliyorum."

Ellerimi saçına daldırıp odamdan dışarı çıktım.

Merdivenlerden Çağkan geldi ve çıktık. Deniz yürüme mesafesindeydi ve yürümeye başladık. Elimi tuttu. Ona baktım.

"Abinim unuttun mu? Sana göz kulak olmalıyım."

"Birincisi üvey abimsin, ikincisi ben kendime göz kulak olabilirim."

Sırıttı ve önüne döndü.

***

Denize vardık ve kalabalık olduğunu gördüm. Ben küçüklüğümden beri kalabalıkları sevmezdim.

"Burası kalabalık da biraz, daha boş olan plajlar var mı?"

"Buraya geldiğimizi kim söyledi?"

Peki.

ÜABMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin