1.Bölüm Ölüm ve Doğum

51 5 10
                                    

Yeni hikayeme hoşgeldiniz. Hayatımdaki bazı tecrübeleri ve aşırı uçlarda yaşadığım bazı hisleri elimden geldiğince sizlere anlatmak istediğim için başlıyorum bu hikayeye. Burada yazdıklarımın büyük kısmı kurgu olsa da bazı şeyler kendi hayatımdan kesitlerdir.

Bu bölüm Wattped'de klişe adlı çalışmasıyla bana ilham ve cesaret vermiş olan xfatmaseverx adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir.

Medya: Şebnem Ferah- Vazgeçtim Dünyadan

O gece ete saplanan bir bıçak misali yağıyordu yağmur. Öyle hırçın, öyle öfkeli... Sanki içimden kopan parçamı nereye gömdüğümü biliyormuşçasına damlatıyordu öfkesini. İğrenmişti gökyüzü vahşetimizin darbeleriyle ki kusuyordu yeryüzünün alabildiğinden bile fazla.

Parmaklarımdan süzülerek toprakla buluşan kızıl damlalar bana ait değildi. İliklerime kadar işleyen o buz gibi korkunun sapladığı hançerlerden sızan acı bendeki tek yaraydı. Olabildiğim kadar sağlamdım ve olunabilecek kadar da parçalanmış...

 Olabildiğim kadar sağlamdım ve olunabilecek kadar da parçalanmış

Hoppsan! Denna bild följer inte våra riktliner för innehåll. Försök att ta bort den eller ladda upp en annan bild för att fortsätta.

Hıçkıramıyordum bile... O, kocaman hastalıklı bir et parçası gibi göğsümü sert kundurasıyla bastıra bastıra eziyor, sonra da sesimi çıkarmama bile izin vermeden mızrağını boynuma dayıyordu.

Hala hissedebiliyordum nefesini. Dudakları enseme dayalı, iğrenç kokusunu benimkine bulayarak yanıma yanaşmasını hatırlıyordum. Yanağımı annemin gözleri parlayarak beğenip aldığı halıya yapıştırmış, elleri saçlarımı toprağa tutunan kökler misali kavramıştı.

Gözlerim tam karşımda sere serpe uzanmış annemin orman yeşili gözlerinde bir ışıltı ararken, o parmaklarını artık bir ölünün teninden farklı olmayan çıplak bacaklarımda gezdirerek eteğimi kaldırıyordu.

Parmakları aradığı şeyi bulmuştu. İki uzun parmak değdiği her yeri kanatarak içeri doğru girerken sapkın inlemelerini neredeyse duymuyordum. Salyalar damlayan ağzını arkamda bir yerlerde dolaştırdıkça pençeleri içimde daha yoğun bir hırsla geziniyor, iniltileri kuvvetleniyordu.

"Ahhh... minik tatlı şey... ne kadar körpe... ne kadar minik, ne kadar dar.."

Ancak ben aradığımı bulamamıştım. Annemin gözleri sadece ardından bakan kimsenin olmadığı birer camdı. O, benimle aynı kaderi paylaşmış ve gitmişti. Göğsündeki onlarca delikten akan kızıl nehir bana uzanmış, yanağımı kızıla boyamıştı.

Fermuarın sesini duyduğumda geri dönüş olmadığının farkındaydım çoktan. Annemin kokusuna yakın olmak için son bir çabayla kıpırdansam bile beni bağladığı ipler o kadar kuvvetliydi ki milim hareket etmeme izin vermiyordu.

Ay'ımDär berättelser lever. Upptäck nu