Yirmi Üçüncü Bölüm: Bazen De Kapıya Çarpmaktan

Start from the beginning
                                    

Bay Roberts bir şey söylemek için ağzını açtı ama geri kapadı. Sonunda tuzağa düştüğünü anlaması biraz zamanını almıştı.

Yenilgiyi kabullenerek iç çekti, "Aferin Bay O'neil," sonunda Parker düzeltmeden tam adını hatırlayabilmişti. "Dersin-" saatine baktı, "-yedi dakikasını kaynattın."

Parker'ın yüzü düştü, "Kahretsin, yeni bir rekora gidiyordum."

Parker bunu her gün yapardı, bazen sorduğu sorularla konu dışına çıkmayı başarırdı. Hatta bir keresinde konu fonksiyonlardan çıkmış, sınıftakilerin birbirine yo mamma* şakaları yapmaya kadar gitmişti. Bir keresinde de konu bana gelmişti. Onların bana yaptıkları şakaları, taktıkları lakapları ve nasıl bana vurduklarını dinlemek tuhaftı. Eğer Bay Roberts dersi kaynatmaya çalıştığını fark ederse birkaç dakika anca sürerdi ama diğer zamanlarda dersin tamamını kaynatıyordu. Bir keresindeyse konuya o kadar odaklanmıştılar ki ben hariç kimse zil sesinin farkına varmamıştı. Herkes uzaylı istilaları hakkında konuşmakla meşgulken ben gitmiştim.

Bay Roberts sayfayı çevirdi. "Konumuz Bay O'neil tarafından dağıtıldığına göre, başka bir konuya geçelim."

Bundan hoşlanmayan tek bendim çünkü ben çoktan o konuya çalışmıştım. Herkes kıkırdadı, ama hiçbir şey söylemedi.

"Herkes sayfa altı yüz on sekizi açsın. Sıkıştırma Teoremi hakkında konuşacağız-" durdu ve iç çekerek Parker'ın şimdiden kaldırdığı eline baktı.

"Evet Parker? Bu konuyla ilgili bir yorumun var mı?"

"Olmalı mı?" Parker sordu.

İç çekti, "Hayır olmasa da olur. Şuna ne dersiniz? Size çalışma kağıdı dağıtacağım ve bitirdikten sonra serbestsiniz."

Bütün sınıftan sevinç sesleri yükselirken, kendi sınıfında kimse tarafından takılmamasına rağmen bu tabloya gülümseyen Bay Roberts'a baktım. Sonra bir demet kağıt aldı ve her sıraya vermeye başladı. Arkadaşlarının beşlik çaktığı ya da sırtını sıvazladığı Parker'a baktım. Sonra gözlerimiz birleşti ve göz kırptı. Ne yapmaya çalıştığını anlamamış şaşkın şaşkın kalmıştım.

Ama ben daha bunu sorgulayamadan birinin boğazını temizlediğini duydum. Önüme baktım ve bana uzatılmış bir çalışma kağıdı gördüm. İkiye bölmemişlerdi, parçalamamışlardı ya da bana vermeyi atlamamışlardı. Bunun yerine sadece kağıdı uzatıyordu. Ve ben de almak yerine sanki patlamayı bekleyen bir bombaymış gibi baktım.

"Şey.. bu sadece çalışma kağıdı," dedi çocuk. "Isırmaz."

"Evet ama tutan kişi ısırabilir." sadece kendimin duyabileceği şekilde mırıldandım. Ama kağıdı aldım ve çözmeye başladım.

Çoktan yarısına kadar gelmiştim çünkü geçen hafta işlediklerimiz hakkındaydı. Ve tam yeni bir soruya geçerken bir şey duydum.

"Afedersin, geçeyim bir. Hey? Yerleri değişsek? Sağ ol."

Birisinin yanımdaki yere oturduğunu ve rahatlayarak nefesini bıraktığını duydum. İlk başta görmezden gelmeyi ve ödevime devam etmeyi düşündüm ama birisinin üzerimde bakışlarını hissediyordum. Merakım galip geldi ve yanıma döndüğümde bana bakanın Parker olduğunu gördüm.

"Yardımcı olabilir miyim?" diye kuru bir şekilde sordum.

"Evet," dedi gergince, hatta utanmış bile diyebilirdim. Sonra açıkladı, "Çalışma kağıdı için yardım lazım, sence yardım edebilir misin?"

Tek kaşımın kalkmasına engel olamadım. Bu çocuk Raymond'ın arkadaşlarındandı. Ve düşmanımın dostu düşmanımdır. O da bana vurmuştu zamanında. Ama şimdi düşünürsek o daha hafif vurmuştu.

The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now