we all shocked

7.3K 553 194
                                    

Kucağımda oturuyor olan minik bebeğimi daha sıkı sardım. Evdeki bağırış, çağırış onu korkutuyordu. Kolunun tekini boynuma daha çok sarıp omuzuma yasladığı yanağıyla olanları izlemeye devam etti. Ben de elimi onun minik sırtında gezdirerek okşadım.

Sabahtan beri Luke, Ashton, Calum ve Michael buradaydı. Grupları için bir müzik şirketiyle anlaşmaları tamamlanacaktı ama anladığım kadarıyla aileleri sorun çıkararak geri çağırıyordu.

Luke, Lily ve beni dikkatle izlemeyi kesmiş ve babasıyla telefonda konuşmaya başlamıştı. Amy yanımda Ashton'ı sakinleştirmeye çalışırken ben de arada korkarak iç çeken meleğimin sırtını okşayarak sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Baba, bu sözleşme imzalanacak. Ne kadar istediğimizi biliyorsunuz! Bu grubun kurulmasını istiyoruz! Gerçek anlamda kurulması!" Luke bağırırken biraz korkunç görünüyordu. Gömleğinin açıkta bırakmış boynundan şişen damar, bana hatırlatmaması gereken şeyleri hatırlattığında hızla başımı çevirdim.

Karşıdan gelen cevabı bir süre bekledi. Bu kısa süre, bize kısa bir sessizlik sundu. Lily başını Luke'a bakmak için kaldırdığı sırada Luke yeniden bağırmaya devam etti ve Lily korkarak başını tekrar omuzuma koydu.

"Neden sadece bizi destekleyemiyorsunuz ki? Şimdiye kadar istediğiniz her şeyi yaptık ama şimdi istediğimiz bu sözleşme baba! Bize biraz saygı duyun!"

Luke bağırırken bebeğimin kulağına eğilip rahatlaması için onunla konuşmaya başladım. "Bir şey yok güzelim, tamam mı? Sadece Luke babasıyla biraz tartışıyor. Böyle şeyler olur meleğim," dedikten sonra dudaklarımı onun mis gibi kokan yumuşak boynuna bastırdım. Bu mis kokulu meleğin benim bir parçam olması... inanılmazdı.

Başını geriye çekip bana baktı. Dudaklarını aralayıp bir şey söylemek istiyormuş gibi atıldı ama hemen sonra sustu. Neredeyse 10 aylık olacaktı ve hala tek kelime konuşmamıştı. İlk kelimesini öyle heyecanla bekliyordum ki, artık gerçek anlamda ağzına bakıyordum.

"Söyle bebeğim?" diyerek elimi minik yanağına koydum. Yanakları tombuldu ve Luke'un teni gibi bembeyazdı. Dudakları Luke'un dudakları gibi inceydi, pespembeydi.

Dudaklarını tekrar aralayıp yine bir şey diyecek gibi oldu ama sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Kıkırdayarak kulağına eğilip heceledim. "An-ne."

Hecelememle birlikte heyecanla çığırıp kahkaha attı ve elini ağzına soktu. Bu sırada odadakilerin dikkati bize çevrilmişti, Luke garip şekilde bakıyordu.

Aslında artık umursamıyordum. Kuşkulanması sorun değildi. Zaten ona yakında anlatacaktım. Bu yüzden onun karşısında Lily'le bu kadar yakın olmayı sorun etmiyordum.

Lily'nin kulağına tekrar eğilip yeniden heceledim. "An-ne. Hadi bebeğim." Kıkırdayarak tekrar öptüm boynundan. Elini ağzından çıkarıp kocaman güldü ve kucağımda kıpırdandı.

"Tamam, baba. Sonra görüşürüz," diyerek telefonu kapatan Luke'a döndük. Lily yine başını omuzuma yaslayıp kolunun tekini boynuma sardı.

Sanırım Luke'tan biraz ürkmüştü. Eh, bütün gün bağırmasını dinlemişti. Her bebek korkardı.

Luke'a tekrar baktığımda sarı saçlarını sakin olmaya çalışarak düzelttiğini gördüm. Telefonu karşıdaki koltuğa fırlatıp gözlerini kapattı ve derin nefesler aldı.

"O sözleşmeyi imzalayacağız," dediğinde diğerleri başlarını salladı. Sorun en azından şimdilik kapandığında Michael yandan yaklaşıp Lily'nin yüzüne eğildi.

"Küçük sarı?" diyerek sanki çalışıyor mu diye kontrol eder gibi parmağını Lily'nin burnuna bastırdı. Lily çığırarak elini ittiğinde herkes gilmeye başlamıştı. Eh, meleğim Hulk'tan korkardı ve Michael'ın yeşil saçları vardı.

"Hey, gelsin bakalım küçük unicorn'um kucağıma," diyerek kollarını uzatıp Lily'nin koltuk altlarına geçirdi ve kendine çekti. Kollarımı ondan çekip Michael'ın kucağına oturan ve gittikçe yüzü ekşiyen miniğimi izledim.

"Hadi ama, neden benden korkuyorsun ki?!' diyerek sesini isyan eder şekilde yükseltmesi Lily'i daha çok korkuttu ve çığlık çığlığa ağlamasını sağladı.

"Bağırmasana, ahmak!" diye kızdım. Kalkıp kapı tarafına gittim ve Calum'ın ceketinin yanındaki beresini alıp Michael'ın kafasına geçirdim.

Yeşil saçları siyah bereyle kapandığında Lily'nin çığlıkları azalmaya başladı. Memnun şekilde güldüğümde Lily kucağında oturduğu Michael'ı kafasını kaldırıp izlemeye başladı. Michael sırıtarak eğilip baş parmaklarıyla Lily'nin yaşlarını sildi.

"Aferin prensese," diyerek eğilip burnundan öptüğünde Luke onlara doğru yürümeye başladı.

"Lily?" dediğinde Lily başını çevirip ona bir saniyelik baktı. Ardından hemen önüne dönüp başını Michael'ın karnına gömdü.

Luke önlerinde diz çöküp elinin tekini Lily'nin sırtına koydu. "Penguen?"

Lily başını yan çevirip Luke'un yüzünü inceledi. Yüzündeki sinirli ifadenin gitmiş, yerine ilgili Luke gelmiş olması onu eskiye döndürmüş olsa gerek, doğrulup kocaman gülerek ona baktı.

"Gel bakalım buraya, bugün ilgilenemedim seninle," diyerek eğilip başından öptü.

Lily'nin gülümsemesi daha da büyüdüğünde içimin ısındığını hissettim. Babasıyla birbirlerinden habersiz olmalarına rağmen birbirlerine o kadar aşkla bakıyorlardı ki, nefesim kesiliyordu.

Bir anda kollarını Luke'a uzatıp duymamızı sağladığı şey, odadaki herkesi dondurdu. "Bab-ba!"

×××××

Multimedya için @selcimkat 'a çok teşekkür ediyorum. xx

little penguin ╬ hemmingsWhere stories live. Discover now