8.Bölüm "ÇIĞLIK"

Start from the beginning
                                    

Ani bir kararla Selin'e dönüp "Ben gidiyorum," dedim.

"Nereye?" dedi kaşlarını çatıp.

"Geleceğim hemen, sen buradan bir yere ayrılma," deyip onun bir şey demesine fırsat vermeden ayağa kalktım.

İnsanlara çarpa çarpa kapıya geldiğimde demir kulpu tutup kendime doğru çektim. Kapı açıldığında hemen kendimi dışarı attım. Güvenlik gibi adam hâlâ buradaydı. Onu es geçip önüme döndüm. Hakan koridorun sonundaydı. Sessiz bir şekilde peşinden adımlarımı hızlandırdım.

Koca koridorda sadece ikimiz vardık. Ha bir de güvenlik gibi adam. Arkasını dönse apaçık ortadaydım. Saklanabileceğim bir yerde yoktu. Neyse ki Hakan beni görmeden koridoru bitirdi ve görüş alanımdan çıktı. Ben de bunun üzerine adımlarımı hızlandırdım. İyi ki topuklu ayakkabı giymemiştim, bu ıssız koridorda ses yapması benim yakalanmam demekti.

Koridoru bitirip sağ tarafa döndüğümde boyut değiştirmiş gibiydim adeta. Taşlı, tuğlalı, yıkık dökük bu odanın daha deminki ışıl ışıl koridorla alâkası yoktu. Belki de polisler tarafından bulunmasın diye böyle bir görünüm vermişlerdi buraya.

Ben bütün odaları aşıp dışarı çıktığımda, Hakan'da karşıdaki binaya giriyordu. Ben girmek için biraz bekledim. Aramızda belli bir mesafe olmalıydı. Yakalanmak benim için hiç iyi olmazdı. Temiz havayı içime çektim. O yıkık dökük binanın içinde de dumanaltı bir yer olabilirdi.

Bu kadar sürenin yeterli olacağını düşünerek karşı binaya giriş yaptım. Etrafı incelediğimde burası bildiğin bir evin inşaat haliydi. Diğer binadaki gibi içerisinden bir mekân çıkacağını zannetmiyordum.

Büyük bir düzleme girdiğimde hâlâ Hakan ortalıkta yoktu. Etrafımı inceleyerek yürürken benden biraz ilerdeki Hakan'ı gördüm. Arkası dönük olduğu için o beni görememişti. Havada kalan ayağıma geriye gitmesi için sinyal yollarken Hakan beni görmediği için içimden şükürler ediyordum.

Arkama baktığımda üç tane, yan yana duran paslanmış varillere rastladım. Yavaş ve sessiz hareketlerle en baştaki varilin arkasına saklandım. Buradan gözükmem imkansızdı. Ses yapmamaya özen göstererek kafamı varilin arkasından çıkarttım. Buradan sadece Hakan gözükmüyordu.

Tahmin ettiğim gibi başka kişiler de vardı. Hakan ayakta dimdik duruyordu, karşısında ise onun yaşlarında üç adam -ya da genç adam- vardı. Ortadaki adam yerde diz çökmüştü. Yanındaki iki adam ise ayakta, yerdeki adamın omuzlarına ellerini koymuşlardı. Sanırım burada Hakan'ın aleyhine bir durum yoktu.

"Kaçabileceğini mi sandın?" diye bağırdı Hakan. Böyle bir tepki beklemediğim için yerimde sıçradım.

İlk defa sesini duymuştum. Bu daha romantik bir cümle ile de olabilirdi ama olsun, bununla da idare ederdim.

Adamın sessizliğine karşın "Bana hesap vermeden kaçabileceğini mi sandın?" diye sorusunu bağırarak yineledi Hakan. Etraf bomboş olduğu için her bağırışı yankı yapıyordu. Yerdeki adamın ise hiç sesi çıkmıyordu. Biri bana da ben bu kadar savunmasızken bağırsa ben de sessiz kalırdım. Ne yapmıştı acaba? Aralarındaki sorun neydi?

Hakan elini cebine soktu ve kotundan parlak metal bir alet çıkarttı. Buradan ne olduğunu seçemiyordum. Kafamı biraz daha çıkartıp daha dikkatli baktım. Bıçak!

Şaşkınlıkla gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Ama her gözlerimi açışımda aynı nesneyi görüyordum. Bıçak, bıçak, bıçak! Şu an ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hareket edersem sakarlığım tutar ve ses yapardım. Bunu bildiğimden kendimi öyle bir sıktım ki istesem de hareket edebileceğimi düşünmüyordum artık. Hakan sağ elindeki bıçağın üzerinden tuş gibi bir yere bastı ve boş mekânda tiz bir ses bırakarak keskin bıçağın ucu açıldı.

TAKINTIWhere stories live. Discover now