Bölüm 22: Koca Oğlan

8.3K 428 15
                                    

*Bu bölüm biraz kısa oldu ama 'geçiş bölümü' olarak anlayabilirsiniz. OY ve YORUMLARINIZ bekliyorumm ❤♥*

*Multimedia: Poyrazzz 🎀*


-Poyraz-

Evin önüne geldiğimizde Dolunay Batı'ya sarılıyordu. Neden sarılıyor ki o kız şimdi elin çocuğuna?! Neyse konu şu anda bu değil.

Dolunay arabaya yöneldiğinde durması için "Dolunay!!" diye seslendim. Durup arkasını dönmesiyle gözlerindeki şaşkınlığı olduğum yerden bile görebiliyordum. Gecelere kısa bir bakış attıktan sonra tekrar arabaya binmeye yeltendi. Ben de tekrar aynı şekilde seslediğimde sadece yüzünü çevirdi bu sefer. Dudaklarımın arasından dökülen sözlerle biraz afallasa da tepki vermedi. "Gitme..." Sesimdeki çaresizliği ben bile hissedebilmiştim. Yüzüme bir iki saniye daha bakıp hiçbir şey söylemeden arabaya bindi.

Bacaklarım daha fazla beni taşıyamadığından dizlerimin üzerine çöktüm. Yaklaşık beş dakika arabanın içinde oturduktan sonra dikiz aynasından bana son bir bakış attı. Yüzünü görsem de, daha önce hiç görmediğim bir şekilde bakıyordu. Gözlerine kalkan indirmiş, yüzü çelik kadar sert... Kısaca bana, daha önce hiç bakmadığı bir şekilde bakıyordu. Ve bu da benim sayemdeydi...

Gaza basıp son hızda ilerlediğinde tekerlekleri ağlatmıştı resmen. Etrafı tozu dumana katıp gözden kaybolana kadar arkasından baktım. Yine, Yine, Yine ve Yine...

O kadar dalmıştım ki düşüncelere yakamdan tutarak ayağa kaldıran Sarp'ı ancak kafa attığında fark edebilmiştim. Bu kadar hiddetli olduğuna göre Dolunay konuyu anlatmış olmalıydı. O bana yumruk atarken hiçbir tepki vermiyordum. Kulağıma kızların korku dolu sesleri, erkeklerin de Sarp'ı üzerimden almak için bağırması geliyordu, o da uğultu şeklinde. Ve işin garbidir ki en ufak acı hissetmiyordum. En azından fiziksel olarak.. Hissettiğim tek acı, kalbime saplanan oklardı. Öldürmüyordu ama süründürüyordu...

En sonunda Sarp'ı tutmayı başardıklarında kaşımdan ve dudağımdan akan kanlar yere damla damla akıyordu. Kızlardan biri yanıma koşarak geldiğinde elinde peçete vardı. Temizlemek için hamle yaptığında elini durdurdum. Kafamı kaldırdığımda Güneş'in ve Tanem'in endişeyle baktığını gördüm. Ağızları oynuyordu fakat seslerini duymuyordum. Yüzlerine bakıyordum ama aslında onları görmüyordum. Bakmak başkadır, baktığınızı görmek başka. Gördüğünüzü, anlamak ise bambaşka bir şeydir. Sanki bu sözü bana söylemişlerdi.

Ben şu anda sadece bakıyordum. Bakıyordum ama anlamıyordum. Beynimin her lobu, en ücra köşesi bile Dolunay'ı düşünüyordu..

Tekrar yakamdan tutulup ittirildiğimde sırtımı arabaya çarptım. Sarp'ın sesi yavaş yavaş kulağıma dolmaya başladığında gerçekten çok sinirli olduğunu gördüm. Ama bilmediği şey benim içimdeki acı onun öfkesini bastırıyordu.

"Sen! Sen nasıl bilmediğin bir konu hakkında yorum yaparsın orospu çocuğu!? Bu kadar mı adisin lan sen? Sakın. Sakın bir daha Dolunay'ın yanına yaklaşmıyorsun Poyraz! Sakın!!" Tükürür gibi söylediği sözlerde tek anladığım 'Dolunay'ın yanına yaklaşmıyorsun' kısmıydı. Kafamın içinde bu söz yankılanırken Sarp'ı yakalarından tutup arabaya yasladım. Onun bana bağırdığının 10 katı bir şekilde bu sefer ben ona bağırmaya başladım.

"Bana söylediğin her şeyde haklısın Allah'ın cezası! Tamam mı, hepsinde! İstediğin her şeyi söyle! Ama benden Dolunay'dan uzak durmamı bekleme. Çünkü yapacağım en son şey ondan uzak durmak olucak. Anladın mı.." diye çaresizce konuştuğumda sonlara doğru sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Gözlerim kararmaya başladığında Sarp'ın yakalarını bırakıp arabadan destek aldım. O sırada kolumun altına giren Sarp sayesinde düşmekten kurtuldum. Çocuk biraz önce öldüresiye dövüyordu ama şu anda beni düşmekten kurtarıyordu. Sanırım aramızda bir kişi bile normal değildi ve niyeyse buna hiç şaşırmıyordum.

Öbür koluma da Mert girince Dolunayların eve doğru götürmeye başladılar. İçeri girince koltuklardan birine nazikçe (!) oturttular. Pardon fırlattılar!

Oturur pozisyona geçip kafamı koltuğa yasladığımda gözlerim kapandı. Büyük ihtimalle tansiyonum düştüğünden böyleydim. Yaklaşık bir 10 dakika sonra kolumun dürtülmesiyle gözlerimi açtım. Gece, elindeki bardağı bana uzattı. Anlamaz gözlerle ona baktığımda bardağı gözümün dibine kadar soktu. Bardağı elinden aldığımda içindeki ayran olduğunu gördüm. Bir yudum aldığımda yüzümü ekşittim. Tuzlu ayran yapmaya çalışmışlar ama aslında yaptıkları şey double double double... Tuzlu ayran yaptıklarıydı. Zorla da olsa tüm ayranı içtiğimde bizimkiler ve Gecelerin karşıma oturmuş bana baktıklarını gördüm. Kiminin gözünde endişe, kiminin gözünde öfke, kiminin de ikisi de vardı. Tam konuşmaya başlıcaktım ki Batı elini kaldırarak beni durdurdu. Yüzünde bayanın da bayası ciddi bir ifade vardı.

"Şimdiiiii... normalde şu anda seninle konuşmam yerine ağzınla burnunun yerini yer değiştirmem laz-" Gece abisinin kolunu sıkarak "Konudan sapmayalım abicim." Diyip bana baktı. "Konuyu uzatmıycam Poyraz. Yaptığın, dediğin şeyler... Fazla adice olmuş, senin için bile.... Dolunay gibi bir kızın sevgili olmasına rağmen seninle takılacağını mı düşündün? Dolunay'ın burdan uzaklaşmasının nedeni anlıyorum. Ben de bana böyle diyen biriyle aynı şehirde olmak istemezdim." Dedikten sonra Doruk'a baktı. "Neyse, Güneşler bize her şeyi anlattı. Dolunay'ın ne kadar üzüldüğünü buradaki kimse benim kadar anlayamaz. Ve ben Dolunay'ı tanıyorsam araya mesafe girdiğinde kimin yüzünden başka bir yere gitmişse geri geldiğinde o kişiyi tamamen silmiş olur..." dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Her ne kadar ben biraz zaman vermekten yana olsam da biz hepimiz konuşup bir karara vardık.." diyip Doruk'a baktı. Doruk yanıma oturup elini omzuma koydu.

"Hadi bakalım koca oğlan. Valizini hazırla da biran önce Çirkin'i getirelim..."

İzmir KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin