BÖLÜM 19: Dönme dolaplardan, Lunaparktan, Kendimden...

11.2K 477 43
                                    

Selaaamm çikolatalı brownilerim. Çok özledim yazmayı, sizi. Valla sadece 2 hafta ayrı kaldık ama... Bu arada 11 K'yı geçtik. Çok çok teşekkür ederim.. Bu arada eylül gibi başlamayı düşündüğüm yeni bir hikaye var bilginize. Neyse bu bölümü yazarken ağladım. Ama beğeniceğinizi umuyorum. YORUM ve OYLARINIZI bekliyorummm.. Tatlış tatlış okumalar... ❤❤❤

Multimedia: Dolunay ♥

Multimedia vol2: P!nk- Perfect


*

"İşte benim kızım..." Evet, o ben oluyorum...

*

-Dolunay-

Poyraz'a kalsa daha sarılacağımızdan nazik olmaya özen göstererek ayrıldım. Gözlerinin içine baktığımda mutluluktan olsa gerek parlıyordu. Gözünün kaymağını yediğim...

"Imm.. Sendeyiz Poyraz Bey. Bugün beni eğlendirmezsen bozuşuruz." Diyip güldüğümde Poyraz hala saf saf suratıma bakıyordu. Gözlerinin önünde elimi salladığımda "Ha?" diye ses çıkarınca gülümsemeden edemedim.

"P-pardon ya dalmışım. Ne diyordun duymadım." Diyip utandığını belli edercesine eline boynuna götürüp tatlış bir şekilde gülümsedi. Yapma olum öyle, kalp krizi geçirirsem sorumlusu sesin. Demek istesem de sadece bu ifadesine hayran hayran bakmakla yetindim. Bir süre sonra hala baktığımı fark edince bozuntuya vermemek için uzanıp saçında bir şey varmış gibi alıp sonra üfledim. O saçlar neydi yawru? Hepsi senin mi...

"A-aaa ne diyodum ben. Hah bugün diyordum kendimi sana bırakıyorum. Beni eğlendir." Diyip şirin sandığım bakışlarımdan yolladım. Halime gülümseyip tekrar konuştu.

"Senin yerinde başka biri olsa ve bu bakışı bana atsa Çizmeli Kedi dışında her şeye benzer ama sen..." dediğinde devamında utanacağım bir şey söyleyeceğini bildiğimden dolayı cümlesini bitirmeden kolundan tutup arabasına doğru çekmeye başladım. Bu halime gülerek bakıyordu.

"Kim derdi ki Dolunay Araz bile utandığında kıpkırmızı olabiliyor. Bak sen şu Allah'ın işine." Dediğinde daha hızlı çektim kolunu.

"Kim derdi ki Dolunay Araz da böyle bir uyuzu sevebiliyormuş." Diye mırıldandığımda "Ha?" diyip durdurdu beni. Duymadığını ümit ederek ona baktığımda bana bakıyordu.

"Biraz önce bişey dedin sanki. Sevmek falan..?" diye soruduğunda piç smile yapmayı ihmal etmiyordu. "Y-yok canım ne sevmesi. Ben şey diyodum. Immm ne diyordum hah şey diyordum. Denize mi gitsek önce?" diye saçmaladığımda "Ha. Kesin. Ok. sensin. Hadi kapadım gözümü yedim." Bakışı atıyordu.

"Hadi bakalım öyle olsun. Tamam o zaman gidelim denize." Dediğinde çoktan arabasının önüne gelmiştik. Daha fazla kızarmamak için hemen arabaya atladım. O da arabanın arkasından dolanıp sürücü koltuğuna geldiğinde kemerini bağladı. Göz ucuyla bana baktığında benim zaten kemerimi bağladığımı görünce tekrar önüne döndü.

Araba birbirimizin nefes alış verişlerini duyabileceğimiz derecede sessiz olduğundan nefes almasam mı acaba diye düşündüm bi ara. Poyraz'a bakmamak için tüm çabamı harcasam da yandan Poyraz'ın baktığını görebiliyordum.

Derin bir nefes alıp ona döndüğümde onun da bana baktığını gördüm. Ama gayet rahattı. Bakışlarını yakalasam da bana bakmayı sürdürdü.

"Nereye gidiyoruz Poyraz Bey? Planımız ne bugün için?" diye sorularımı sıraladığımda heyecanımdan ötürü bugün sıkça yaptığı şeyi yapıp –gülümsemek- tekrar yola bakıp taklidimi yaparak konuşmaya başladı.

İzmir KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin