XXV ♕ İtiraflar

3.1K 281 107
                                    

(Medyada Nico bulunuyor.)

Nico

Silena, zaten kocaman olan gözlerini iyice canavar gibi kocamanlaştırarak açıp bana döndüğünde tuttuğum nefesimi saldım ve gözüme düşen saçlarımı geri itip daha fazla küfretmemek için dilimi kısa süreliğine ısırdım.

"Nasıl ya? Ne demek..." Aklıma gelen şeyle hemen sustum ve derince nefes verip ellerimle yüzümü ovdum. "Çalınacak zaman... Kehanet de söylemişti zaten. Yine çaldılar zamanımı."

Aklıma Lotus Kumarhanesi gelince alayla güldüm. Silena anlamış olacak ki dudaklarını büzerek beni süzdü. Önce yetmiş yıl sonra da bir ay. İnsafa mı gelmişlerdi? Ben en azından elli yıl daha alırlar diye düşünüyordum.

Percy derince bir nefes aldı.

"Yaşadığınızı görmek harika. Bu akşam kefenlerinizi yakmayı planlıyorduk."

Benim kadar Silena'ya da trajikomik gelmiş olacak ki önce kıkırdadı sonrasında ise derin bir nefes alıp başını salladı. Kehribar gözlerini Iris mesajına dikti. Kim bilir kaç melez böylesi bir şekilde öldü sanılarak öylece bırakılmıştı. Bu duruma kahkaha atasım vardı ama aslında ağlanacak bir olaydı.

"Tamam ya neyse. Yaşıyoruz, elimizden bir ay kaydı gitti. Onlar zaman kazandı ve Hekate hala onlarda. O zaman elimizden geldiğince çabuk olmalıyız artık. Yani düşünsenize neredeyse rekor kıracağız. En uzun görev oldu Melez tarihindeki falan..."

Annabeth'in sağ gözü sanki iğrenç bir olay var gibi seğirdi ve kendini engelleyemiyormuş gibi sonsuz bilgi denizinden bize de bir şeyler aktardı. "Aslında dünyanın en uzun Melez görevi..."

"Tamam, sus Annabeth. Tamam Annabeth. Anladım Annabeth. Sanki sanırsın ben çok biliyorum da söylüyorum yani şaka yaptım yahu. Of cidden çalınmış mı zaman ya? Nasıl yapıyorlar anlamıyorum. Thanatos yüzünden hepsi. Bak o da onların arasındaysa çok kötü olur. Bu gücünü gösterme falan da hep yalandı işte gördün değil mi? Sen de boşu boşuna tırmalandın o kadar ya. Yara... Oha! Ay bizim belamız verilmiş bile Nico... Yaranı hep unuttum ben ya bu nasıl akıl cidden! Dur biraz ama ya sen de bana hiç hatırlatmıyorsun ki! Ne bakıyorsunuz öyle be? Sanki hiç endişeli, sinirli halimi görmediniz ha. Tamam yani biraz fazla konuşuyor olabilirim ama..."

Cadı'nın daha fazla hipnotize etmesine izin vermeden hızla ağzını kapadım. "Nefes al."

Bana baktı ve derince bir nefes aldı. Aldığı nefesi vermesi için elimi ağzından çektim ve nefesini verdiğinde sırıttım.

"Tamam, sakin. Şimdi bakın, biz Rio'ya geldik bile. Buradan taşı alıp Hekate'nin yanına..." Aklımdaki plan öylece battığında alnımı ovuşturdum. "Dur. Biz Hekate'nin nerede olduğunu da bilmiyoruz ki..."

Silena bana doğru yan yan bakarak sırıttı ve tek eliyle saçını savurarak "Orada kendini bana bırakabilirsin." dedi. "Tam da işimize yarayacak bir büyü var elimde."

"Tamamdır o zaman. Umalım da Thea taşı çoktan almamış olsun." Karşımızdakilerin üçü de kafasını sallayınca hızlıca onlara veda ettik ve elimle sisi dağıtarak mesajı sonlandırdım.

Silena bir süre beni süzdü. Ona başta ifadesiz bir yüzle baksam da bana bakmayı kesmediğinde ne olduğunu sorarcasına kafamı salladım. "Yaran." dedi kolumu işaret ederek.

Bıkkınca iç çektim ve tişörtün kolunu sıyırdım. Pilot ceketim hala Silena'daydı ve itiraf etmem şartsa ona cidden yakışmıştı. Gözlerini yaraya dikip ellerini uzattı ve daha önce de yaptığı büyüyü mırıldanmaya başladı.

𝖼𝖺𝖽ı 𝗏𝖾 𝗀ö𝗅𝗀𝖾𝗅𝖾𝗋 𝗍𝖺şı ──  nico di Angelo ♢ pjoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin